Yıllardır her yerde sıklıkla hatırlatırım, yine bu vesile ile tekrar edeyim: İlaçla tedavi edilebilen kronik (süreğen) hiçbir hastalık yoktur. Bir başka deyişle, modern tıpta henüz maalesef kronik hiçbir hastalığın tedavisi yoktur. İlaçla tedavi edilebilen hastalıklar zaten grip gibi geçici olan hastalıklardır. O yüzden insanları daha kronik hastalıklara düşmeden önce, o hastalıklardan uzak tutmak tıbbın birinci görevi olmalıdır. İlaçlar yahut diğer tıbbî girişimler; şeker, tansiyon, kanser, kalp-damar sorunları gibi sorunlarda ancak belirtileri normale çekecek düzenleyiciler olarak iş görür. Nedenleri ortadan kaldırarak iyileşme sağlamazlar. İyileşme, ilaçtan bağımsız olarak sağlığı sürdürebilme halidir ve maalesef bu ilaç endüstrisine dayalı modern tıbbın pek tercih edebileceği bir hedef değildir.
Kendine yontucu yanlılıklar sosyal hayvanlar olma karşılığında ödediğimiz evrimsel bedellerin bir bölümünü oluşturuyor. İnsanlar manyetik olarak birbirlerini çeken robotlar oldukları için gruplar halinde toplanmıyorlar; bunun temelinde toplumsal ve ahlaki duyguları yatıyor. Sıcak kanlılık, yakınlık hissi, minnettarlık ve güven duygusu, kendini yalnız hissetme, suçluluk, kıskançlık ve öfke gibi duyguları var. Bu duygular insanların toplumsal yaşamın değiş tokuş ve işbirliği eylemleri gibi getirilerinden, hilebazlar ve sosyal parazitler tarafından sömürülmek gibi bedeller ödemeden yararlanmalarını güvence altına alan içsel düzenleyiciler. Bizimle işbirliği yapma olasılığı bulunan kişilere kendimizi yakın hissederiz, güveniriz ve minnettar oluruz ve onları kendileriyle işbirliği yaparak ödüllendiririz. Ve hile yapabilecek kişilere kızarız ya da işbirliğini keserek ya da ceza uygulayarak onları dışlarız. Kişinin kendi erdem düzeyini belirleyen de, iyi bir ortak olduğu ünüyle itibar kazanmayla içten pazarlıklı hilelerle haksız kazançlar elde etme arasında yapacağı seçimlerdir. Sosyal bir grup cömertlik ve güvenilirlik açılarından farklılık gösteren kişilerin işbirliği yaptığı bir Pazar yeridir ve insanlar kendilerini mümkün olduğunca cömert ve güvenilir göstermeye çabalarlar; bu düzey de gerçek cömertlik ve güvenilirlik derecelerinin biraz üzerinde olabilir.
... birden midesine bir sancı girdi, insanın en hassas duygularına karşı en duyarlı organdır ya mide ( şairlerin iddia ettiği gibi kalp değil de mide! ).
Vücudumuzdaki hemen her hücre tüm genlerimizin kopyasını taşır. Fakat bu, insülin sentezi için tasarlanmış gen idrar kesemizde de bulunur ya da tırnağımızın uzamasını sağlayan gen gözümüzde de vardır anlamına gelmez; öyle olsaydı eğer, bu vücudumuzu bir kaosa sürüklerdi. İşte burada, genlerin açma-kapama düğmeleri gibi işleyen mekanizmaları devreye girmektedir. Bu açma-kapama düğmeleri ya da gen düzenleyiciler, bir metin çerçevesinde akıntı içinde gelip giderler ve genlerin ne zaman, ne oranda açılıp kapanacaklarını not ederler. TATA kutuları gibi bazı açma-kapama mekanizmaları çok kolay fark edilir. DNA'nın bazı kısımlarına tutunmaları için hücredeki bazı proteinleri harekete geçirerek, genin düğmesini açan genellikle TATAAA şeklindeki dizilerden oluşurlar. Bunun dışındaki açma-kapama düğmelerini gözlemlemek ve işleyişlerini anlamak oldukça güçtür.