Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Erdal İlter-Ermeni ve Rus Mezalimi (1914-1916) Tanık İfadeleri
Ermeni meselesi haklı olduğumuz halde toplumumuz tarafından ihmal edilen temel meselelerin başında gelmektedir. Ermeni lobisi ve emperyalist güçler tehcir kararı ile birlikte yaşanan gelişmeleri propaganda aracı olarak kullanarak devletimizi her daim zor durumda bırakmayı kendilerine amaç edinmişlerdir. Bu bağlamda bu ve buna benzer eserlerin okunması, konuyla ilgili bilgi sahibi olunması elzemdir. Bu sebeple soykırım yapan değil yapılan olduğumuz gerçeğini idrak etmek için mutlaka okunması gereken bir eser. Eserin içeriği ve konuları hakkında detaya girmeden doğrudan sunuş bölümünü vererek okumak isteyen okuyucuları yönlendirmenin doğru olacağını düşünüyorum.
Kamuoyunun, Ermeni iddialarının ardındaki gerçekleri öğrenmesi ve Ermeniler tarafından gizlenmeye
çalışılan "Müslüman Kurbanlar Meselesi" üzerindeki istifham perdesinin aralanması amacıyla, "Ermeni ve Rus
Mezalimi(1914-1916)-(Tanık İfadeleri)" başlığıyla yayına
hazırladığımız bu kitap, Osmanlı Devleti tarafından
"Milli Kongre" yayınlan arasında İstanbul' da 1917 yılında bastırılan "Documents sur les Atrocides Armenos Russes" adlı ve Ermeniler'in Türkler'e yaptıklan katliamın tanık ifade tutanaklarını ihtiva eden eserin tercümesidir. Kitapta yer alan tanık ifadeleri, katliam olaylarını yerinde inceleyen komisyonlar ve yetkili şahıslar tarafından yeminli olarak alınmış ve tutanaklarla tespit edilmiştir.
Ermeni ve Rus Mezalimi 1914-1916 Tanık İfadeleriErdal İlter · Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları · 19965 okunma
İnsanın Anlam Arayışı, Avusturyalı Nörolog ve Psikiyatrist Hitler faşizmi döneminde Nazi Kamplarında dört yıl kadar geçirdiği süreçle ilgili yaşadıklarını kaleme aldığı bir kitap.
Yaşamın süreç boyunca ölümle yaşamın kıyısında gezinip durmanın insan psikolojisini anlatmakta.
Gerek kendi psikolojisi gerekse çevresinde kendisi ile aynı kaderi paylaşan diğer esirlerin ruhsal durumları hakkındaki gözlemlerini paylaşmakta.
Hayatta kalabilmek için nazi subaylarından daha çok faşistleşebilen, savaş esirliğinden gardiyanlığa terfi etmiş insan karakterlerinden, faşizmin çarkının içinde olmasına rağmen, savaş esirlerine kendi cebinden ilaç alacak kadar “insan” kalabilmiş nazi subayına kadar değişik kişi ve konuları işlemekte.
Kitabı okurken insan ruhunun kirliliğinin sonu olmadığı fikrine kapılabiliyorsunuz.
En kötünün, en kötüsü olarak tanımlanacak insan karakterlerini okumak, duyarlı okuyucuları sarsacak nitelikte.
Tabiat Dörtlemesi'nin ikinci kitabı olan Toprak Kitabı'nda Defne Kaman'ın tarihi eser kaçakçılarının peşinden atıldığı "Çorum Macerası" kaleme alınıyor. Hayatın birçok alanında değerli düşüncelere atıfta bulunan kitap, yer yer çok önemli bilgiler bulunduruyor. Türk mitolojisinden esinlenerek oluşturulan karakterler ve olaylar bu kitapta da beni içine almayı başardı. Neredeyse kusursuz bir karaktermiş gibi anlatılan Umay Nine'nin de bir insan olduğunu ve en nihayetinde hataları olabileceğini anlıyor, üstündeki mükemmellik yükünün kırıldığı olaylara şahit oluyoruz. Geçmişi ve henüz yaşananları bir arada anlatıyor olmasına rağmen hiçbir karmaşa yaşatmadan kolayca anlaşılan kitap, farklı farklı bir çok konuyu oldukça akıcı bir dille anlatıyor. Toprağın insanlık için önemini geçmiş uygarlıklara ve Türk mitolojisine atıfta bulunarak okuyucunun sindirmesini sağlıyor. Toprak etiği, doğadaki tüm canların eşitliği, kültürlerin insanlar ve insanların bulunduğu makamlar açısından önemini, demokrasiyi, özgür düşünceyi ve daha birçok önemli konuyu temel alıyor. Sahip olunan düşünce kalıpları elbetteki tüm insanlar için önemlidir fakat önemli konumlara sahip insanlar için ne derece değerli olduğunu ve pratikte nasıl farklılıklar yaratabileceğini gözler önüne seren bir anlatım da mevcut. Su Kitabı'nın beklenmedik sonu bu kitapta da üstü kapalı kaldı. Hava ya da Ateş kitabında anlatılacağını düşünüyorum. İyi ki okumuşum deyip herkese okutmak istediğim kitaplar arasına girdi. Bütün toprak okuyucuları ve bana kattıkları adına Buket Uzuner'e "alkış"!
HATA NEREDEYDİ? CEVABI BİZ VERİYORUZ
Bernard Lewis'e ait okuduğum ilk eser. Anladım ki daha çok kitabını okuyacağım. Eser en temel haliyle, Ortadoğu'nun günümüz kıraathane tartışmalarına bile konu olmuş "geri kalma nedenlerini" arıyor ve gerekçelendiriyor. Kitapta bu soruya dair aslında bir cevap yok. Güzel olanda bu. Cevabı okurken yaptığınız değerlendirmeler sonunda kitap bittiğinde siz veriyorsunuz. "Hata neredeydi?" sorusuna vereceğiniz cevap aslında size dair çağdaş bir insan mıyım yoksa değil miyim sorusuna cevap verdiriyor. Batı Avrupalı yazar yaşanan süreci bir Ortadoğulu duygusallığı ve romantizmi ile ele almıyor. Tam aksine merkezin merkezinde tarafsız bir anlatımı var. Teknik bilgi kısmına gelirsek, yüksek bir akademik dil yok. Ortalama her tarih, araştırma ve uluslararası ilişkiler konuları okuyucuları için sözlükte kelime anlamı taramadan okunabilecek bir eser. İyi bir çeviriye sahip. Kesinlikle öneriyorum. Ayrıca yazara, çevirmene ve yayınevine eseri bizlere kazandırıp ufkumuzu açtıkları için sonsuz teşekkürler.
412 syf.
6/10 puan verdi
Zalim Prens'e booktok önerileriyle bakayım dedim zira fantastik-romantik okuyucuları çok fazla beğendiğini söylüyordu. O yüzden de birazcık beklentim yüksekti açıkçası ancak kitap benim yüksek beklentimi karşılayamadı. Kitabın çevirisi zaten kötü, ona diyecek hiçbir şeyim yok ancak yazarın da bu kitabını henüz lise çağındaki okuyuculara hitaben yazdığını düşünüyorum ben. Basit bir kitap, dili de sade zaten, okumakta zorluk çekilmez yani. Çerezlik.
Bunun dışında ana karakterler Jude ve Cardan, bilmeyenler için buradan sonrası *spoiler* olabilir, çiftimiz enemies to lovers olarak adlandırılacak bir çift. Birbirlerinden nefret ediyorlar, aynı okuldalar. Jude hırslı bir karakter ve zorbalığa da sessiz kalmıyor, peri dünyasında bir insan olarak yaşamak ve zorbalığa sessiz kalmamak zordur zannımca. Jude'un bu tarafını sevdim açıkçası. Buna ek olarak herkesin ilk kitaba bakarak Cardan'ı felaket sevmesine de şaşkınım. Nasıl yani? Evet, cazibeli olduğu bir gerçek ancak fan kitlesinin abartığı kadar değil sanki. Henüz ikinci kitaptayım, belki sonra fikrim değişir. Kitabı övmek isterdim ancak maalesef pek yapamıyorum, umarım serinin sonlarına doğru yorumlarım daha iyiye evrilir. Max 6/10 verebileceğim bir kitap.
Goethe, kitabı tam iki haftada yazmış. Kitabın yazılmasından sonra Werther holiganları tarafından Almanya'da intihar olayları artmış ve bu yüzden kitap uzun bir süre yasaklanmış. O dönem Almanya'da kitabın okuyucuları kitaptan öyle çok etkilenmişler ki ”Werther gibi giyinme ” modası başlamış. Ortalığı mavi ceket ve sarı pantolon giyen gençler sarmış. Kitabın okuyucu üzerindeki etkilerini varın siz düşünün.
Gelelim kitabımızın konusuna. Werther bir davette tanıştığı Charlotte adındaki genç bir kadına aşık oluyor ama aşkı karşılık bulmuyor ne yazık ki, Charlotte yalnızca bir dost olarak bağlanıyor Werther'e. Charlotte'ye gittikçe artan tutkusu Werther'i büyük bir çıkmaza sokuyor zira Charlotte nişanlıdır ve yakın zamanda evlenecektir. Werther bu süreçte genç kadının nişanlısı Albert'i yakından tanıma imkanı buluyor, düşüncelerinin aksine iyi bir dost, iyi bir insan olduğunu fark ediyor ve vicdanı daha fazla sızlıyor.
Biz bu olayları Werther’in arkadaşına yazdığı mektuplardan okuyoruz. Werther’in kendi ağzından okuduğumuz için onun duygularını çok daha iyi anladım. Lotte’ye çoğu yerde kızdım. Bazı yerlerde öyle bir davranıyor ki kocasına mı yoksa Werther’e mi aşık anlayamadım. Kitabı okuduktan sonra yorumlarına da baktım. Böyle düşünen tek kişi ben değilmişim.
Hala bu kitabı okumayan varsa mutlaka edinip okusun, okutsun.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,4bin okunma
Ahmet Ümit'i "Beyoğlu Rapsodisi" adlı kitabı ile tanıdım. Kitabı ilk okuduğumda dedim ki kendime işte aradığın yazar bu yazar. Kitabı okuduktan sonra Ahmet Ümit'e karşı bir hayranlığım oldu. Bu hayranlığım "Bab-ı Esrar","Beyoğlu'nun En Güzel Abisi","Kavim" kitaplarıyla gittikçe arttı.
Bu kitabı alırken büyük bir heyecan vardı içimde. Sonunda Ahmet Ümit'e kavuştum diyordum. Kitabı dün okumaya başladım ve bugün bitirdim. Açıkçası hayal kırıklığı yaşadım. Bu mudur ya Ahmet Ümit dedim kendi kendime. Tam çerezlik kitap... Bab-ı Esrar'ı yazan kişinin hayal gücü ile Aşkımız Eski Bir Roman'ı yazan kişinin hayal gücü arasında çok fark var.
Başkomiser Nevzat için bu tür vakalar basit vakalardir. Bizler sadece dikkat hatası yüzünden gün kaybettiren vakalar değil;vaka içinde vaka bulan,vakaların arasında kaybolan Nevzat istiyoruz.Biz okuyucu olarak direkt katili bulup sevinmek değil katil acaba kim sorusuyla kendimizi yemek istiyoruz. Ahmet Ümit okuyucuları ne demek istediğimi anlayacaktır.
Genel hatlarıyla kitap bir şekilde akıp gidiyor.
Keyifli okumalar...
Genç Werther’in Acıları”.Kitap mektup/roman şeklinde yazılmış.Daha önce de mektup/roman türünde kitaplar okuduğumdan bu türe yabancı değildim.Fakat bu kitabı okurken bana göre fazlasıyla kısa olmasına rağmen(159 sayfa)sıkıldım ve kitap elimde neredeyse günlerce dolandı durdu diyebilirim.Belki çevirisinden,belki yazım tarzından kaynaklıdır fakat
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,4bin okunma