Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ebrehe, silahını temizleyen yeniçeriye adamın suçunu sorduğunda, onun vaktiyle Venedik balyosunun katibi olduğunu, ama sonradan meslek değiştirip cerrahlığa başladığını ve evinde bir cesedi kesip biçerken yakalandığını öğrendi. Bünyamin'e dönerek, - "Görüyor musun?" dedi, "Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. Görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor. Onu katleden bu insanlar evlerine döndüklerinde belki de çocuklarına Kubelik'in acı sonunu ibretle anlatacaklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar."
Sayfa 163 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ebrehe/Bünyamin
-Peki sence tanrı dünyayı hangi şeyden yarattı? -Elbette varolmayandan yarattı. -Öyleyse üzerinde ki elbise nasıl ki yünden meydana geliyorsa,içinde yaşadığımız dünya da 'varolmayandan ' meydana geliyor. Iste biz buna 'yaratılmamış olan' diyoruz.
Sayfa 146 - Iletisim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
#Ebrehe #İhsanEfendi #Bünyamin #Alibaz #Kubelik #Hınzıryedi #Vardapet #Gazanfer __"Düşündüğüm İçin Ben Var Değilim, Sizler Varsınız.Sizler Benim Zihnimdeki Düşüncelerden İbaretsiniz."
Sayfa 190 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
-"Sen cerrah değilsin" dedi, "Bunu nereden öğrendin ve niçin öğrendin?" Bünyamin artık bir kahraman gibi davranması gerektiğini anlamıştı.Ebrehe'nin hayatını kurtaran numarayı babası Uzun İhsan Efendi'den öğrendiği halde, -"Bunu nereden öğrendiğimin hiçbir önemi yok" dedi, "Amacım seni kurtarmak da değildi.Sadece bu yöntemin etkili olup olmayacağını görmek istedim.Niçin öğrendiğime gelince:Ben bu dünyaya bilmek için geldim.Benim için kutsal bir erh varsa o da bilgidir, gerek bu dünyanın, gerekse öte dünyanın bilgisi.Bu yüzden öğrendiklerimi akıl terazisinde tartıp doğru olup olmadıklarına bakarım".
Sayfa 122 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Oysa Büyük Efendi Ebrehe hissettiği sıkıntıyı biraz deşseydi , iktidarın acizlik , güçsüzlüğün ise dirim çağrışımlarıyla yüklü olduğunu farkedecek ve Bünyamin'in kendisine karşı taşıdığı üstünlüğü biraz olsun anlayabilecekti.
Sayfa 148Kitabı okudu
Ebrehe, silahını temizleyen yeniçeriye adamın suçunu sorduğunda, onun vaktiyle Venedik balyosunun kâtibi ol­duğunu, ama sonradan meslek değiştirip cerrahlığa başladı­ğını ve evinde bir cesedi kesip biçerken yakalandığını öğ­rendi. Bünyamin'e dönerek, - "Görüyor musun?" dedi, "Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. Görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karan­lığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor. Onu katleden bu insanlar evlerine döndüklerin­de belkide çocuklarına Kubelik'in acı sonunu ibretle anlata­caklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar".
Reklam
Fakat bu sırada gözüne bir şey çarptı. Bu, sırmalı bir Şam kumaşıyla örtülmüş, dört ayaklı ve şekil itibariyle mangalı andıran bir eşyaydı. Bununla birlikte onun mangal olması pek mümkün değildi. Çünkü üzerindeki kumaşın fiatı su içinde en az elli filuri olmalıydı. Sağında şifreli metinleri okumaya yarayan o tuhaf cihaz, solunda ise bir gemici pusulası vardı. Delikanlı önce pusulaya, sonra da namazını kılmaya devam eden Ebrehe'ye baktı. Kafası iyice karışmıştı. Duvar saatine bakmayı akıl ettiğinde ise zihni adamakıllı bulandı. Büyük Efendi ibadetini bitirene kadar, Bünyamin ne kadar düşündüyse de işin içinden çıkamadı.
Sayfa 149Kitabı okudu
Ebrehe gittikten sonra Bünyamin elkimya odasında yalnız kaldı. Burada neden bulunduğuna, hangi akla hizmet bu uğursuz mekâna geldiğine açık bir cevap veremiyor, bilinmedik bir dürtünün sanki kendisini yönettiği sanısına kapılıyordu. O anda kendisinin, rüyalarında sık sık gördüğü yeniçerilerden biri olduğunu, karanlık bir sis içinde onlar gibi düş misali dolaştığını düşündü. Ancak bu, belirsiz bir düş olmalıydı.
Sayfa 154Kitabı okudu
Ebrehe, silahını temizleyen yeniçeriye adamın suçunu sorduğunda, onun vaktiyle Venedik balyosunun kâtibi olduğunu, ama sonradan meslek değiştirip cerrahlığa başladığını ve evinde bir cesedi kesip biçerken yakalandığını öğrendi. Bünyamin'e dönerek, - "Görüyor musun?" dedi, "Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. Görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor. Onu katleden bu insanlar evlerine döndüklerinde belki de çocuklarına Kubelik'in acı sonunu ibretle anlatacaklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar".
Sayfa 163Kitabı okudu
Rakılar çeşmibülbüllerden billur bardaklara kondu ve Ebrehe'nin seçtiği cariye, esirhanede aldığı kısacık müzik eğitimine rağmen, güzel ve ahenkli sesiyle hicaz faslına başladı. Bununla birlikte, o gece Bünyamin'le birlikte olacak olan cariye şarkı söyleyecek halde değildi. Çünkü esaret hayatının yükünü sırtında taşıyan bu kız, köle tacirleri tarafından yakalandığından beri ağlıyordu. Kader yoldaşından etkilenen öteki cariye ise şarkısını o kadar içli, o kadar hüzünlü söyledi ki, rakısını zorla içen Bünyamin ağlamaklı oldu.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Ebrehe kapıyı açıp delikanlıyı içeri buyur etti. O da yandaki odada kalacaktı. Bünyamin odaya girdikten sonra kapının kilidinin döndüğünü farketti. Loş odayı sadece bir mum aydınlatıyor ve en karanlık köşede zavallı bir kız için için ağlıyordu. Delikanlı mumu söndürdükten sonra kızın yanına gitti ve ona, - "Merak etme" dedi, "Sana bir kötülük yapmayacağım. Mumu da benim yüzümü görmeyesin diye söndürdüm. Çünkü dayanamazsın, ben çok çirkinim".
Sayfa 171Kitabı okudu
Valide Hanı yakınlarında bir kıraathanede atını durduran Bünyamin, hayvanını bağladıktan sonra taburelerden birine çöktü ve kendisine bir kahve söyledi. Oturduğu yerde uzun uzun düşünmesine rağmen karar vermekte zorlanıyordu. O an, eğer isterse, arzu ettiği her yere gidebilirdi. Öte yandan, her ne kadar kandırıcı görünse de sırlarla dolu bir dünya da vardı. Orada kendini güven içinde hissetmemesine rağmen, Ebrehe'ye ait olan bu dünya merak duygusunu kamçılıyor, düşgücünü kanatlandırıp ona sahte bir özgürlük duygusu veriyordu.
Sayfa 174Kitabı okudu
Zihnindeki belirsizliğin bir sonucu olarak delikanlının meraktan kıvrandığını ve bu haliyle her türlü telkine gitgide açıldığını gören Ebrehe'nin yüzünde bir memnunluk ifadesi belirmişti. Ne var ki Büyük Efendi, belirsizliğin kandırılmayı kolaylaştırdığını aynı zamanda Bünyamin'in de bildiğinden ve böylece söylenenlere kolay kolay inanmamaya kararlı olduğundan emindi. Onun istediği de belki buydu. Belki de hem gerçeği söylemek, hem de söylediğinin yalan olduğuna inandırmak istiyordu. Yüzünde o meşum tebessüm olduğu halde, Bünyamin'in koluna girip, - "Sana her şeyi anlatacağım" dedi, "Gel benimle".
Sayfa 175Kitabı okudu
Ebrehe'nin anlattıklarını Bünyamin'in aklı almıyordu. Demek ki, Teşkilat-ı lstihbarat-ı Humayûn'un adamları, Büyük Efendi hariç hiçbiri, ne yaptıklarını bilmeksizin zamanda yolculuğu gerçekleştirmek için çalışıyorlardı. Karşı hareket hakkında anlatılanları makul görmesine rağmen delikanlı, Ebrehe'nin bir elkimya düsturuna uygun olarak, anlaşılmaz olanı daha da anlaşılmaz olanla açıklamakla kendisine bir oyun oynadığını düşünüyordu. Boşluğu, sürtünmeyi engelleyip sonsuz hıza erişmek için aradığını söyleyen Büyük Efendi, sonsuz hızı da karşı hareketin ön şartı olarak açıklamıştı. Karşı hareket ise, anlatılanlara bakılırsa, daha da anlaşılmaz olan bir şeyi, geçmişe dönmeyi mümkün kılıyordu. Bütün bunlar Bünyamin'in zihnini zorlarken, Ebrehe hâlâ boşluğun maddesel bir şey olduğunu söyleyip duruyor, dünyada ancak "bir para" büyüklüğünde olan bu ender maddenin, "maya olarak" kullanılıp çoğaltılabileceğini ve topacın sonsuz ötesi hıza erişmesi için kullanılabileceğini söyleyip duruyordu. Çünkü aynalar cisimleri nasıl çoğaltıyorlarsa, aynaya parlaklık veren ve yedi asal cisimden biri olan harisini sayesinde, bir elkimya işlemiyle boşluğun da hacminin arttırılabileceğini anlatıyordu.
Sayfa 184Kitabı okudu
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.