Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Ece Şal
Ece Şal
@ecesal
447 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
''Günlük telaşlar içinde insan hep meşgul. Belki de en az tanıdığı kendisi ve en az kendisi için düşünmeye vakit ayırıyor. Oysa hayat, yanından koşup gitmek için değildir, bazen de bir durup düşünmek lazım.''
Üniversite öğrencisi Timur ile emekli profesör Yakup Bey tesadüfen tanışırlar. Yakup Bey, Timur’un gözlerinde duygu, düşünce ve davranışlarıyla yaşamı özgürce kucaklayamayan, özüne ulaşamamış bir gencin iç yalnızlığını ve burukluğunu görür. Timur, o karşılaşmadan sonra Yakup Bey’le yaptığı sohbetlerde bir özgürlük yolculuğuna çıkacaktır.
Doğan Cüceloğlu'ndan okuduğum ilk kitap bu. Kişisel gelişim kitaplarını çok sevmememe rağmen bende çok büyük bir etki bıraktı diyebilirim. Güzel bir psikoloji, kişisel gelişim kitabı insanın gizini ortaya koyan kitaptır. Tıpkı bu kitap gibi. Kitapta birçok duruma yer verilmiş, bol bol örneklerle pekiştirilmiş. Yazar birbiriyle çok karıştırılan kişilik-şahsiyet ayrımını çok iyi anlatmış. En önemlisi çoğu olayda 'kültür robotu' olduğunuzunu fark ettirmeyi başarmış.
Bir insanın kültürü, yaşamını nasıl etkiliyor? Hayata karşı tutumunuzun altında yatan ne? Peki hiç kendinizi sorguladınız mı? Bu sorularla hayata farklı yönden bakmamızı sağlıyor. Herkesin okuması gerektiği düşüncesindeyim. Keyifli okumalar.
Kitabı okurken bir cinayet davasından ziyade kitap Ahmet Ümit'in o güzel anlatımıyla İstanbul'un ününe rağmen çok da bilinmeyen tarihine kapılar aralıyor benim için.
Diğer klasikleşmiş polisiyelerden çok farklı. Unutulmaması gereken tarihe, gerekli önemi vermediğimizi göz önüne seren, çok iyi kurgulanmış bir yapıt. Kendinizi İstanbul'un tarihine ve gizemine bırakırken bir yandan da bir dedektif gibi olay çözümlemesi yapmaya başlıyorsunuz. Öyle çok bilgi yüklüyorsunuz ki, kitap bittiğinde epey bir değer kattığını hissediyorsunuz. Tıpkı güzel tasarlanmış bir polisiye filmini izlemek gibi. Elinizden bırakamayacağınız, okurken içinde yaşayacağınız bir roman.
Polisiye severlere ayrıca İstanbul tutkunlarına, tarih severlere birebir bir kitap olmuş.
Okuyun, bilgilenin, meraklanın ve en önemlisi heyecanlanın. Keyifli okumalar.
İngiliz sosyetesinden alaycı bir dille bahseden bu 4 perdelik oyun 19.yüzyılda Londra'da geçiyor. Lord Windermere, Lady Windermere ve yıllar önce öldüğünü sandığı annesi Mrs.Erlynne arasında geçen olaylarla devam ediyor ve bunun sonucunda kızını yıllar önce bırakıp giden Mrs.Erlynne, Lady Windermere ile aralarında geçen bir olay sonucunda ilk kez, bir annenin hissedebileceği duygularla tanışmasıyla sonuçlanıyor.
Okurken çok akıcı bir romanı okuyor gibi hissettim. Kitabın sonu da hiç beklemediğim gibi bitti.
Herkese tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
''Hepimiz için bir dünya var. İyilikle kötülük, günahla suçsuzluk bu dünyanın içinde el ele yürürler. İnsanın, tehlikeden uzak yaşayayım diye, yaşamın yarısına gözlerini yumması; çukurlar ve uçurumlarla dolu bir yerde daha korkusuz yürümek için kendi kendini kör etmesi gibi bir şeydir.''
Okur Takip Önerileri
''Kötülüğümüz içimizde bizim; içimizse kurtulamıyor kendi kendisinden.''
Zamanının ötesinde bir yazara ait bu kitabı 2.kez ve büyük bir ilgiyle okudum. Kitapta birçok noktada hala geçerliliğini koruyan konulara değinmiş Montaigne. Özellikle Eski Yunan ve Roma'dan verdiği örnekler, tarihi kişilere atıf yapması ve onların hiçbir yerde bulamayacağınız yaşanmışlıklarını anlatması, paylaştığı aforizmalar bu eserin büyüsünü bir kat daha artırıyor.
Çok keyifle okunuyor. Bir düşünceyi alışılagelmiş kelimeler dışındaki kelime ve kavramlarla anlatınca daha etkili oluyormuş. Adamlar sadece teknoloji olarak geride kalmışlar. Düşünce olarak günümüzden çok çok ilerideler.
Farklı görüşlere açıksanız okuyun derim. Açık değilseniz yine okuyun, açılırsınız. :)
Keyifli okumalar.
Bir insanın, doğuştan ölümüne kadar olan yaşam mücadelesini anlatan ve olması gerekene ve belki de bugüne değin düşünemediklerimize atıfta bulunan, hayata dair hayatın içinden bir kitap.
Asıl engelin vücudumuzda değil de aklımızda, güçsüzlüğümüzde olduğunu anlatıyor.
Aşacak gücü hissedebilirsek yapamayacağımız hiçbir şey yok ve hiçbir eksiklik insanın yaşamında başarıyı yakalamasına engel değildir.
Bu kitabın her insan için inanmanın, mücadele etmenin ve başarının sırrını çözmeye yardımcı olacağına inanıyorum. Okuduktan sonra insan kendi hayatını bir kez daha yargılamalı. Unutmayalım ümidimiz oldukça yaşarız. Mutlaka okuyun.
Çok büyük bir beklentiyle kitabı okumaya başladım. Kitabın ilk yüz sayfası gerçekten güzeldi. İnsanı motive eden ve keyif veren bölümler, sözler okudum. Ancak bu bölümlerden sonra, özellikle seyahat kısmından sonra ciddi anlamda sıkıldım. Bu söyleşiyi okumak yerine birebir dinlemek isterdim. İspanya'nın, Bosna'nın, Yunanistan'ın bir ömürde neler bıraktığını gözlerinde, mimiklerinde görmek, okumak isterdim. Ancak kitapta o duyguyu ortalama 100 sayfadan sonra yakalayamadım. Belki de röportaj olarak yayınlandığı için sıkıldım diyebilirim. Bazı kitapları yanlış zamanda okuduğumuzu düşünürüm hep. Bu kitap da benim için biraz öyle oldu sanırım.
Verdiği tavsiyeler çoğumuzun yapmak istediği ama mümkün olmayan şeyler. Değerli ve önemli tavsiyeleri de vardı, özellikle kitap önerileri kısmını beğendim diyebilirim.
Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar.
''İnsanlar bir kutunun içine hapsolmaktan korkuyor ama zaten bir kutunun -kendi beyinlerinin- içine hapsolduklarının farkına varmıyorlar, ki bu da daha büyük bir kutunun, toplum ve toplumun sayısız kurmacasının içine hapsolmuş durumda.''
Kitabın içeriği çok yoğun olduğundan bu incelememde daha çok bende uyandırdığı hislerden bahsetmek istiyorum.
Öncelikle kitabı okurken objektif olmanız gerekir. Kendi dinimiz, milletimiz ya da sosyoekonomik durumumuzu göze alarak değil de genel bir bakış açısıyla bakmalıyız.
İş, özgürlük, topluluk, dünya sağlığı, din, göç, terörizm, savaş ve birçok konuya değinilmiş.
Tarihçi kimliğiyle içinde bulunduğumuz yüzyılda yaşadıklarımızı değerlendirmesi ve yorumlamasını başarılı buldum.
Bazı görüşlerine katılmasam da konuları kendi bakış açısıyla irdelemesi ve bunları anlatışı dayatmacı olmadığı için keyifle okudum diyebilirim.
Kitapta farklı bir bakış açısı yakalayabilmenin önemini çok iyi anladım. Genel kültür açısından çok faydalı olduğunu düşünüyorum.
Liberal düzeni kavramak için gayet güzel bir kitap.
Özellikle modern dünya ve yakın gelecekle ilgili beyin fırtınası yapmak isteyen okurlara tavsiye ederim.
Keyifli okumalar.
“Okuması yazması yoktu, ama güzel şarkı söylemeyi bilirdi.Tıpkı okuması yazması olmayan bülbül gibi, o da bazen şarkılarını o anda içine doğduğu gibi söylerdi.”
Gerçekten keşfedilmemiş bir başyapıt Billy Budd...İngiltere'nin bir zamanlar istediği herhangi birini deniz kuvvetlerinde silah altına alabildiği gerçeği iskeleti üzerine bina edilen bu hacmi küçük kendi büyük romanda herkesin sevgilisi, yakışıklı Billy Budd bir iftiraya kurban gider ve hiç hak etmediği bir son bekler onu.
İlk 50 60 sayfayla konuyu pek bağdaştıramıyorsunuz ama ilerleyen sayfalarda bütün o duyguları Billy ile birlikte yaşıyorsunuz. Sonundaki Billy'nin şiirini okurken ağlamamak da çok zor.
Melville'nin kötülüğün doğuştan gelip gelmediğini tartıştığı, iyi ile kötü, uygarlık ile barbarlık, toplum ile birey karşıtlıkları üstüne kurulmuş olan bu eseri herkese tavsiyem. Keyifli okumalar.
Küçük yaşta okuduğum için kendimi şanslı saydığım kitaplardan biri.
Hatta kitap okumaya başladığım kitap diyebilirim. Çocukluğumun kitabı olmasına rağmen her okuyuşumda farklı anlamlar çıkartmaya devam ediyorum bu kitapta.
İnsanın içinde olan sevgidir. İnsana verilmeyen şey gereksinim bilgisidir. Hep daha fazlasına sahip olmak ister ama farkında değildir metaya sahip olmak istedikçe kendinden taviz vererek metanın kölesi olduğunun.
Sıkılmadan okunan, içimizdeki iyinin ve kötünün sınırlarını yansıtan, sorgulatan bu eser herkese tavsiyem. Mutlaka okunmalı, okutulmalı.
Keyifli okumalar.
"Sizden bana akan bu parıltı ve sıcaklık günahsa eğer, günahınızı da severim ve onsuz yaşamak da istemem. Benim için yaşam bu parıltı ve sıcaklıktır çünkü."
Yazar, çağdaş insan tiplerini canlandıran bu oyunda erkek dostluğuyla kadın bağlılığı sorunlarını ele almış. Pal ve Cecile'nin sözde evliliği, aldatma mevzuları ve birçok konuya değinilmiş. Yazarın bu konuları ele almasındaki sebep bugün bile güncelliğini yitirmemiş bu mevzuların farkına varmamız aslında. Toplumun suçlarını, yanlışlarını araştırarak onları örtmekten, önemsiz göstermekten çekinmiş.
Kitabın dilini, anlatımını çok beğendim.
Herkesin okuması gerektiği düşüncesindeyim. Keyifli okumalar.
Kitap 14 kısa öyküden oluşuyor. Diğer öykülerden biraz farklı tabi. Gerçek hayatta olmayacak derecede ütopik, absürt öyküler.
Kitap yer yer yoğun anlamlar içerse de genele bakarsak sade, akıcı hikayelerin kurguları da çokça farklı.
Farklı bir bakış açısı ve yer yer gülümsemek için okunulabilecek bir kitap.
Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar.
Momo, harika bir dinleyici, insanlarla çok iyi anlaşan ve onların arasındaki problemleri sadece dinleyerek çözen biri. Tüm insanlar onu çok seviyor. Bir vakit ortaya, duman adamlar çıkıyor. Zaman tasarrufçusu olduğunu iddia eden duman adamlar insanların her işini çabucak yapmalarını isteyerek kalan zamanlarıyla kendileri besleniyor. Momo da bu adamlara karşı mücadele veriyor.
Okurken kendinizi şimdi, geçmiş ve gelecek arasında bir yerlerde Momo ile gezinti yapıyormuş gibi hissediyorsunuz. Kitap insanın hayal dünyasının kapılarını tıklatarak zamanın içinde nasıl kaybolduğunun farkına varmasını sağlıyor.
Okurken elimden bırakamadığımı özellikle ifade etmek isterim. Tavsiye ediyorum. İlginç bir öyküsü var.
Yazar bir söyleşisinde “Hikayelerimi içimdeki çocuk ve hepimiz için anlatıyorum. Benim kitaplarım 80 ve 8 yaşındaki tüm çocuklar içindir.” demişti. Bu sözün üzerine daha ne söylenebilir ki…
“İnsanlık öldü mü?” dedim.
“Yok,” dedi, “ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?”
Kitapta, İstanbul'da çocukların kuşları eskiden yakalayarak cami, kilise ve sinagogların kapısında, insanların çok olduğu meydan ve parklarda satmaları fakat insanların artık bu şekilde kuşları almamaları anlatılır.
Her geçen gün doğal yaşamı isteyerek ya da istemeyerek yok ettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz. "Kuşların özgürlüklerinin insanların vicdanına kaldığı dönemde mi yitirdik insanlığımızı?" sorusuna en iyi cevap bu kitap bence. Mutlaka okuma listelerine eklenmeli.
Bir yolcu gemisi düşünün. Geminin içerisinde bir milyoner ve bir satranç şampiyonu var. Milyoner ücreti karşılığında satranç şampiyonuna bir part oynamayı teklif ediyor ve şampiyon bu teklifi kabul ediyor. Etrafta diğer yolcu izleyenler ile maç başlıyor. Fakat o izleyenlerden bir tanesi kendisini tutamayıp oyuna müdahale etmeye başlıyor. Dr.B. adında Avusturyalı bu göçmen yolcu gizemli bir geçmişe sahip.
Çok farklı bir kitap. Kendi kendinizle satranç oynayabilir, kendi kendinizi yenebilir misiniz? Bir başkasıymış gibi düşünebilir misiniz? Bir durum için onlarca ihtimali seri halde düşünebilir misiniz? Bu kitap size işte bu soruları düşündürüyor.
Bir kitabın insanın hayatını nasıl zenginleştireceğini anlatan bu kitabı herkese tavsiye ederim.
Kitap iki hikayeden oluşuyor. İlk hikayenin özellikle ilk 30-40 sayfası konsantrasyon ve sabır gerektiriyor, diyaloglar çok karışık geliyor. Bunda belki çevirinin de etkisi olabilir, bilemiyorum.
Birinci hikayede ruhsal bunalımda olan bir kocanın psikolojik durumunu, ikinci hikayede ise bir terzi ile bir hırsızın hikayesi anlatılıyor.
İkinci hikaye ilk hikayeye göre çok daha iyiydi.
Dostoyevski'yi ilk defa okuyacak olanlar bu eserinden başlamamalıdır diye düşünüyorum.
Keyifli okumalar.
"Böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile, bizi sonsuza kadar korur."
Albus Dumbledore.
Öyle muhteşem bir seri ki...
Hayatıma giren bu kitap bana çok şey kazandırdı. Her anı Harry, Ron ve Hermione ile birlikte yaşadım ve "Muggle" olduğuma çoğu zaman üzüldüm. O dünyada olup Quidditch oynama hevesim ve Hogwarts mektubu beklediğim hep oldu :)
Serinin kitapları çocuk kitabı kategorisinde olmasına karşın, bence çocuk kitaplarından her zaman çok daha fazlasıydı. Kitaplarda salt büyülü şeyler yok, zekice kurgulanmış şeyler de var: Dostluk, cesaret, sevgi ve bizim arayışlarımız. Evet, her açıdan Harry'yi tüm insanlığa benzetiyorum ben. Ve onun tüm maceraları; bizim arayışlarımızı, kaçışlarımızı, yaşamak istediklerimizi, yaşayıp da göremediklerimizi simgeliyor. Ya da sadece Harry değil Voldemort'ta da aynı şeyi görüyoruz. Bu yüzden Harry Potter serisine diğer fantastik kitaplardan farklı bir gözle bakılmalı.
J.K. Rowling bu seride bana umudu, dostluğu, cesareti aşıladı. Sizin de umudunuz olsun. Keyifli okumalar.
Harry Potter ve Felsefe TaşıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 202052,9bin okunma
Uçurtma Avcısı'nı okuyanlar bilir. Yine aynı toprakların hikayesi.
Çocuğu olmayan kadınlar ve yaşadıkları sıkıntılar, küçük yaşta evlendirilen kızlar, savaş nedeniyle mağdur olan insanların öyküsü kitabın konularından birkaçı.
Bir günde elinizden düşürmeden okuyacağınıza garanti verebileceğim bu kitabın ilginç yönü ise bir erkeğin, kadınların yaşadığı sorunları bu kadar iyi şekilde anlatması ve onları bu denli iyi anlaması.
Bazı yerleri insanın içini sızlatan ama yine de elinizden bırakamadığınız, bir çırpıda okuyabileceğiniz bu kitapla herkes bir an önce tanışmalı.
Kitap 3 masaldan oluşmakta ve bu 3 masal da birbirinden güzel. İlk iki masal "Âzer ile Yadigâr" ve "Muradhan ile Selvihan" bildiğimiz aşk masallarıydı. Bu masallarda iki taraftan biri lal ve karşısında aşığını görünce dili çözülüyor. Son öykü "Ulak ile Sadrazam" biraz daha farklıydı.
Büyü gibi, sihir gibi kendine çeken cümlelerle dolu olan tekrar tekrar okunası bu kitabı yaş farketmeksizin herkes okumalı. Şimdiden keyifli okumalar.
“Anlatsam inanmazlar oğul, masal derler; Masala inanmazlar, masalı yalnızca dinlerler, sanki hakikati bilirmiş gibi,
sanki hakikatin sırrına ermiş gibi,
masala inanmayan gerçeğe inanır mı?”
"Bu gece tek düşünebildiğim denizin ne kadar derin, engin ve umursamaz olduğu. Ve seni ondan korumaktan ne kadar âciz olduğum."
Suriyeli bir babanın, yolculuğa çıkmadan önce, oğluna yazdığı bir mektup şeklinde tasarlanmış olan kitap, savaştan ve zulümden kaçarken denizlerde kaybolan binlerce mülteciye adanmış ve 2015 yılında Akdeniz kıyısına cesedi vuran Aylan'ın hikayesinden esinlenilmiş.
Kısa olmasına rağmen bu kadar yoğun duygular verebilmesi büyük başarı.
Güzel ve sosyal içerikli bu kitabı herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Lino...
Hayal dünyası oldukça geniş ve belki de kendine gizemli bir dünya arayan bir çocuk.
Annesinin ona anlattığı masal sonrası kendini bir balinanın karnında yaşama hayaline kaptırır ve bu hayali gerçekleştirmek için yollar arar. İmkansız gözüken bu hayali gerçeğe dönüşür.
Her bireyin içinde beslemesi gereken bir çocuk olduğuna inanıyorum ve hayal kurmanın güzelliğini çocuklar kadar bizim de tatmaya ihtiyacımız var. Balino içimdeki çocuğu ve onun hayallerini fazlasıyla besleyen bir kitap oldu.
Çizimlerini, sayfa tasarımlarını ve verdiği mesajı çok sevdiğim Balino, yüreğinizde yer edinecek sıcacık bir hikaye.
“Tam anlamıyla insan gibi yaşayamıyorsak, en azından tam anlamıyla hayvan gibi yaşamamak için elimizden geleni yapalım.”
Elinize aldığınızda bir solukta okuyup bitirebileceğiniz ve bitirdiğinizde birçok şeyi sorgulamaya başlayacağınız bu eser Jose Saramago'dan okuduğum ilk eser ve eminim ki son olmayacak benim için.
Hayattaki bazı şeylere karşı nasıl kör olabiliyoruz, bazı şeyleri nasıl görmezden gelebiliyoruz, bu özellik nasıl herkese yayılıyor ve giderek nasıl bir kaosun içine sürükleniyoruz kitap bunu anlatıyor.
Romanda insanlar arasında nedeni belli olmayan bir körlüğün yayılması ile başlayan sarsıcı olaylar zinciri anlatılıyor. Sadece bir kişi görüyor o da diğerlerine öncülük ediyor ve olaylar böyle şekilleniyor.
Yazarın sınır tanımayan hayal dünyası gerçekten insanı dipsiz düşüncelere sürüklüyor. Kitapta kişilerin isimlerinin olmaması beni çok rahatlattı, özellikle bol karakterli olan kitaplarda bu kimdi diye dönüp arka sayfalara bakmaktansa, bu kitapta kişiler için kullanılan sıfatlar çok daha akılda kalıcı. Kitabı okumaya başladığımda diyaloglar arası yalnızca virgülle ayrılmış cümleler birbiri ardına sıralanmış gidiyor diye önce bir garipsedim ve birazcık şaşırdım ama bundan pek de rahatsız olmayarak, kafam karışmayarak okudum kitabı.
Kesinlikle okuyun, pişman olmayacaksınız.
Kısacık ama kocaman bir kitap Martı Jonathan Livingston.
Dolu mu dolu bir kitap, her sayfası her cümlesi birbirinden güzel içeriğe ve anlama sahip. Kitap martıları ve yaşamlarını konu alıyor gibi görünse de martıların temsiliyle insanlar anlatılıyor aslında.
Belki de özgürlüğü anlatan en güzel hikayelerden biri bu. Özgürlüğün yitirilişi, önemi, kendimizi küçük şeyler uğruna kısıtlayarak asıl önemli olan şeyleri nasıl kaçırdığımız anlatılıyor. Kısacası Martı sizi, hayatınıza farklı bir bakış açısıyla bakabileceğiniz mükemmel bir yolculuğa çıkarıyor.
Size katacağı çok şey var ve bunları kaçırmayın derim. İyi okumalar.
"Düşüncelerinize vurulan zinciri koparın, o zaman bedeninizin de özgürlüğe kavuştuğunu göreceksiniz."
"Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar."
Bir ceza avukatı olan Faruk Erem'in adli ve dramatik olayları hikaye kıvamında anlattığı, ilginç bir eser. Yazar bu olayların bir kısmını adliye koridorlarında duymuş bir kısmını da kendisi yaşamış. Yani tamamen yaşanmış olaylardan oluşuyor bu da insana biraz burukluk katmıyor değil.
Kitap gerçekten içerik anlamında çok iyi bir kitap. Üslup bakımından yeterli bulmadım sadece. Mesleki olarak değil de geniş bir çerçeveden bakılması gereken eserlerden. Tavsiye ederim.
Bir nefeslik umut, masum bir çığlık ve acılara rağmen uçurumun kenarına sıkıca tutunan küçücük eller... Ahmed Hamit...
8 yaşında keskin zekasıyla etrafındaki herkesi hayran bırakan çocuk...
Acıyı, adaletsizliği ve savaşı tatmış bu çocuğun hayata tutunabilmek için tek yolu var: Zekasını kullanmak.
Azmin ve mücadelenin öyküsü olan ve bir solukta okunan bu kitap herkesin kitaplığında bulunmalı.
Uzun zamandır okumalarımda polisiye kitaplara yer vermemiş olduğumu fark ettim ve kitabı çok büyük bir heyecanla okumaya başladım. Akıcı üslubu, yalın Türkçesiyle her kesimin çok rahat okuyabileceği bir kitap. Kitabın konusundan kısaca bahsedersek, çağımızın büyük bir sorunu haline gelen mülteci sorunu ve toplumda gittikçe artan pedofili vakalarını konu alıyor. Profesyonelce işlenmiş cinayetler, katilin olay yerinde bıraktığı gizemli oyuncaklar, ipucu dahi bulunamayan ölümler ve tüm bunların merkezinde, cinayetleri çözmeye çalışan bir Başkomiser Nevzat.
İyinin de kötünün de gözünden bize dünyanın acımasız tarafını gösteren bu kitabı herkese tavsiye ederim. Özellikle polisiye roman sevenler için vazgeçilmez bir kitap. Keyifli okumalar.
