"Seni suçlamıyorum, ben seni olduğun gibi seviyorum, ihtirasın ve unutkanlığınla, vericiliğin ve sadakatsizliğinle seviyorum, seni nasılsan öyle,yalnızca öyle, geçmişte ve bugün olduğun gibi seviyorum. Çoktan dönmüştün, aydınlık pencerelerinden görüyordum bunu ve bana yazmadın. Şu son saatlerimde senden tek bir satır yok bende, hayatımı verdiğim erkekten tek bir satır bile yok. Bekledim, çaresizlikten çıldırarak bekledim. Ama sen beni çağırmadın, bana tek satır yazmadın...tek satır..."
İnsan sahip olmadığı şeye aşık olur, kişiye değil. Bu bazen bir kadının kaybettiği babası yerine koyduğu bir adam oluyor, bazen yorulduğu yokluktan onu kurtaran bir şövalye, bazen bir adam için dokunulmamış bir ten, bazense ona tanrı gibi hissettiren bir seks deneyimi. Ve bazen de özgürlük. İnsanlar gerçekten kişilere mi âşık oluyor sanıyordun?
"Kaçan kovalanır" zırvalığı da aklını karıştırmadı mi hiç? Elde edemediğine bağlanıyorsun. Uğultulu Tepeler'de evin kızı neden bir beslemeye tutuldu? Çünkü heyecanlıydı, çünkü bunun onaylanmayacağını ve buna sahip olamayacağını biliyordu.
Yusuf Atılgan Aylak Adam'da bütün kitap boyunca neden bulamadığı aşkın yetişemeyeceği otobüste olduğunu söyledi?
Romeo ve Juliet, düşman ailelerin çocukları olmasa yine de ölür müydü sanıyorsun?
Aşk-ı Memnu'da Bihter hırslarının kurbanı mı oldu, Behlül'e olan aşkının mı? Hayır, aşk ve edebiyat dramadır. Sonu mutsuz biten hikayeleri herkes daha çok sevmedi mi? Mutlu bir sona sahip olmadıklarını bildiklerinden...
Titanik batmasaydı; Romeo, Juliet ve Bihter ölmeseydi; Çalıkuşu'nda Feride, Kamran'ı terk etmeseydi; yine de efsane olurlar mıydı?
Rose gerçekten Jack'e âşık olsaydı onun ölmesine izin verip kendisine başka bir hayat kurabilir miydi? O fotoğrafları hatırlıyor musun? Ata biniyordu, çocukları ve torunları olmuştu, gülümsüyordu ve mutluydu. Jack olsun ya da olmasın, annesinin dayattığı değil, kendi istediği hayatı yaşamıştı, onun âşık olduğu buydu.
"Anlaşılmayı bekleme, anlaşılmak kısa sürelidir ve hayal kırıklıklarıyla doludur çünkü insanlar acımasızdır. Anlaşılmamaya alış, o zaman seni hayal kırıklığına uğratan tek kişi sen olursun çünkü kendin için çaba göstermemek en büyük ihanettir ama canın daha az acır."
"Yarın gülümseyeceksin ve ondan sonraki gün ağlayacaksın; unutma, gözyaşları uzun sürer, gülümsemeler ise anlıktır, kabullen bunu.
Hissizleşeceksin, sevmeyi unutacaksın, zamanla her şey öylesine gelecek, heyecanların tükenecek; hayal ettiğin yaşlarının istediğin gibi ilerlemediğini göreceksin ama bunların hiçbiri acıdan dolayı değil, sadece büyüdün; büyümek biraz da hissizliktir.
Eğer büyümediysen ne mutlu sana; çünkü ben hissizim, maalesef büyüdüm. Sakın büyümek isteme, burası çok kötü."
"Yaşamaya devam et, derin bir nefes al; güneş her gün aynı şekilde doğar fakat sen hissedebildiğin sürece batışına üzülebilirsin.
Hisset; her batış, terk ediş ya da ölüm demek değildir; bir sonraki gün yaklaşıyordur."
"Acılar tükenirse hayat mürekkebin biter sanıyorsun ama unutuyorsun; yaşadığın sürece acılar asla geçmez, mezara gömülmez, yanmaz, yıkılmaz, parçalanmaz çünkü biliyorsun; çocuklar nadiren gülümser, bazense sadece acı çekerler."
Kimisi acısının üzerine yürürdü, bense kaçan taraftaydım ve benim gibi olan her insan bilirdi ki kaçmak bir kurtuluş değil, sadece tedavisi geciktirilmiş bir açık yaraydı.
"Gidersen tutmam, sevmezsen zorlamam, yüzüme bakmazsan gözlerinin içine odaklanmam, tutmazsan elimi uzatmam.
Ama sensiz de yaşayamam ve senin için bu hayatı yaşarım, seni sevmekten vazgeçmem."