Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eda Nur Koç

Bu böyle sürecek olursa, sonunda kaçınılmaz olarak bir kez daha, en büyük kötülüklerin bile, içinde o kötülüğe sabırla katlanmamıza yetecek kadar iyilik barındırdığı sonucuna varacağız.
Reklam
Sözlerimizin, hareketlerimizin iyi ve kötü sonuçları, kuşkusuz, ilerde yaşayacağımız günlere, hatta bizim bu sonuçları doğrulamak, kendimizi kutlamak ya da başkalarından özür dilemek için artık bu dünyada bulunmayacağımız günlere göreceli olarak düzgün ve dengeli biçimde dağılır, zaten kimi insanlar da bu durumun ölümsüzlük denen ve çok sözü edilen şeyin ta kendisi olduğunu ileri sürer.
Hayatta en büyük teselli budur. Kalpten gelen dürtülerle yapılmış ve iyi kurulmuş şiirsel müzelerde, sevdiğimiz eski eşyalarla karşılaştığımız için değil, Zaman kaybolduğu için teselli oluruz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Hayatımın bir döneminin sona erdiğini, aklımın her zaman gerçekçi ve dürüst kalabilen sağlıklı yanıyla seziyordum artık."
"Oysa her geçen gün Sibel'in bana daha derinden içerlediğini, kendi güzelliğinden daha içten bir acıyla şüphelendiğini, gözlerinin daha sık sulandığını ve daha tatsız ağız dalaşlarına, küçük kavgalara, küskünlüklere sürüklendiğimizi hatırlıyorum. En çok rastlanan durum, Sibel'in bizi mutlu edecek bir gayretine, mesela pişirdiği bir pastaya ya da zahmetlerle eve aldığı bir sehpaya, yeterince içten bir tepki verememem, Sibel'in kapıyı çarpıp çıkması, içerideki odada kahrolmama rağmen, bir çeşit utanç ve tutukluktan dolayı özür dilemek için onun yanına bir türlü gidememem, gittiğimde de onun acıdan içine kapandığını görmemdi."
Reklam
"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu."
Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak.
"Çünkü dünyada bir büyük gerçek vardır: Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, Evrenin Ruhu'nda bu istek oluşur. Bu senin yeryüzündeki özel görevindir."
"Peki dünyanın en büyük yalanı ne?" diye sordu delikanlı, şaşkınlık içinde. "Ne mi? Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."
"Ama düşler, Tanrı'nın diliyle konuşurlar. Tanrı dünyanın diliyle konuşursa bunun yorumunu yapabilirim. Ama senin ruhunun diliyle konuştuğu zaman bunu yalnızca sen anlayabilirsin"
Reklam
"Hiç ağlamamışsın sen! Yüzün bembeyaz, gözlerinin ışığı sönmüş ama gözyaşlarının izi bile yok. Öyleyse, yüreğin kan ağladı, öyle mi?"
"Uzak dağlardan bir sel boşandığını, azgın suların yaklaştığını duyabiliyordum Yalnız, ne ayağa kalkacak iradem vardı, ne de kaçacak kadar gücüm. Baygın uzanmış, ölümü özlüyordum."
Kimi olayların daha önceden insanın içine doğması ne tuhaf şeydir! Gaipten gelen belirtiler, önseziler gibi şeyler de öyle. Hele bu üçünün bir araya gelişi, insanoğlunun henüz çözemediği bir gizdir. “Malum oluş”larla ömrümde alay etmemişimdir; çünkü bu tür son derece garip şeyler benim başıma da gelmiştir. İnsan usuna durgunluk veren önsezi olaylarının sahiciliğine inanırım; gaipten gelen belirtiler de, kim bilir, belki doğanın insanoğluna verdiği ipuçlarıdır.
“Üşüyorsun, hastasın, aptalsın!” “Kanıtla!” diye çıkıştım. “Birkaç sözcük yeter buna: Üşüyorsun; çünkü yalnızsın, içinde gömülü duran ateşi hiçbir insanın yakınlığı alevlendirmiyor. Hastasın; çünkü duyguların en güzeli, insanoğluna bağışlanan en tatlı, en yüce duygu senden uzak duruyor. Aptalsın; çünkü onca acı çekerken gene de mutluluğu yanına çağırmaktan kaçınıyorsun; onun seni beklediği yere doğru bir adım atmaya bile yanaşmıyorsun.”
Sayfa 277Kitabı okudu
"Bütün dünya senden nefret edip seni kötü diye tanısa bile senin kendi vicdanın rahat, suçsuz olduğu sürece hiç arkadaşsız kalmazsın."
507 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.