.
Zülfü Livaneli'nin romanlarını okuyanlar bilirler ki, “Konstantiniyye Oteli” adlı eseri, Konstantiniyye adlı yedi yıldızlı bir otelin açılış gecesindeki görkemli daveti anlatır.“Edebi ve Ebedi Gölgeler" başlıklı bölümde de, bugün hayatta olmayan şair ve yazarlarımıza bir saygı duruşu yer alır. İşte bu eserinde de, kendileri gitmiş
Yıllardır kitaplığımda duran, hatta aldığım ilk Livaneli kitabı olan, onu aldıktan sonra tüm kitaplarını aldığımdan ve yazılma sırasına göre okuduğumdan dolayı bir türlü sıra gelmeyen, sıra dışı kitabımı sonunda elime aldım ve çabucak okudum.
İtiraf etmeliyim, bambaşka bir kitap bekliyordum. Adından dolayı olacak, biraz polisiye, biraz mistik,
Edebi ve ebedi gölgelere dair
Otelin bala salonundaki onca masanın, sandalyenin hiçbiri boş değil; bu yüzden kendilerine oturacak yer bulamadan oradan oraya gezen gariban bir grup var salonda.
Sıkı bir Livaneli okuru olarak, Livaneli’nin okuduğum eserleri içerisinde (bu 9.su oluyor) beni en çok yoran romanı bu oldu diyebilirim. Romanda, Gezi olaylarından Osmanlı Hanedanlığındaki kardeş katline, Roboski faciasından 1957 Maraş katliamına, kadın şiddet ve cinayetlerinden radikal islamcılara kadar neredeyse değinilmemiş konu bırakmamış yazar. Beğendim evet, ama kafamda romanı bütüncül olarak bir yere oturtabildiğimi söyleyemem.
Bazı bölümler başlı başına başka bir romanın konusu olabilecek nitelikte. Nitekim, Livaneli de ‘Edebi ve ebedi gölgelere dair’ bölümündeki hikayeyi - ki benim kitaptaki en sevdiğim kısım burasıydı- ‘Gölgeler’ adıyla ayrı bir hikaye kitabı olarak yayınlamıştır.
Livaneli'nin Konstantiniyye Oteli eserini 2017 yılında satın almıştım. Okuduğum her Livaneli kitabını çok beğenmeme rağmen sebebini bilmedigim bir sekilde kitabı okumayı hep ertelemistim.Bir dizinin bu kitaptan esinlenlendiğini öğrendikten sonra okumaya karar verdim. Eğer benim gibi diziden dolayı kitabı eline alan varsa şoyle bir açıklama
Istanbul'un yozlaşmasını anlatan kitap içindeki bir karakterin dediği gibi "tarihsel değil ama tarihi de anlatan" bir roman okudum.
Aslında size bir kitap yorumu değil Türkiye'nin kısa bir özetini anlatacağım. Livaneli'nin dili bu kitapta ne kadar sert ve iğneleyici olsa da ben çok suya sabuna dokunmayacağım. Livaneli her şeyi ayan beyan yüzümüze vurmaktan hiç çekinmemiş iyi ki de öyle yapmış.
Toplumun kanayan yarası kadın cinayetlerine değinmiş. Toplumun bir kısmı ah vah ederken bir kısmı da "kim bilir ne yaptı", "o saatte ne işi varmış" gibi aptalca tepkiler verebiliyor ve erkekler bunu namus için yapmış oluyor, kader kurbanı olarak adlandırılıyor. Ve tabi ki takım elbise giydi diye verilen ceza indirimleri...
2014 yılında 294 kadın öldürülmüş...
Bu insanlar "Kahrolsun Hükümet" yazan ya da devrimci bir şiir okumak isteyen insanlar kadar tehlikeli görülmüyorlar.
Peki sahte hocaların Din ile Kur'an ile alakası olmayan sözler ederek insanları etkilemeleri üzerine kaç can kaç çocuk kaybettik?
Oldukça fazla...
İstanbul'daki çarpık kentleşme ve bunun getirdiği kültür yozlaşmasına oldukça dikkat çekmiş.
Mutluluk romanını okuyan varsa Cemal'in abisi Yakup'u hatırlar. O da İstanbul a göç etmişti ve baya zorluk çekiyordu. Cemal'in, Abisinin 2014lerde ne yaptığını merak ediyorsanız mutlaka okuyun. :)))
Kitabın en sevdiğim kısmı ise "Edebi ve Ebedi Gölgelere Dair" kısmı oldu.
Yazarın Gölgeler kitabının birkaç sayfalık özeti gibiydi.
Asım Us
Orhan Selim
Avni ve daha nice İsimler ile karşılaşmak mutluluk vericiydi
İyi bir kurguya sahip,beğendiğim Zülfü Livaneli dili birleşince güzel bir yazın ortaya çıkmış.Yarım kalmışlık hissini çok yoğun hissettirdi.''Edebi ve ebedi gölgelere dair'' daha fazlasının yazılmasını isterdim.
GölgelerZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 20183,909 okunma
"Size anlatılan tarihle bağdaştıramadınız, çünkü derdiniz gerçek değil, hamaset. Sizler hamasetle beyin çürütülmüş bir avuç ahmaktan başka bir şey değilsiniz."