Maneviyatın muhtevası hangi şekilde anlatılabilir ki? İnsanın dili tutulur. Kelimeler kifayetsiz kalır. Pes etmek istemiyorum ama edebiyatı, hikayeyi yetersiz buluyorum. Belki şiir, daha doğrusu musiki. En doğrusu susmak.
Bugün, bilmem, Türkiye’de Fuzûlî’yi, önce hiç tanımayanlar, sonra, tanıyıp da okuyamayanlar, nihâyet okuyup da anlamayanlar yanında bir de Türk şâiri saymayanlar bulunduğunu bilir misiniz?
Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar.