Yengem Sabahat'ın annesiydi, ama ben gün boyu sokağa çıkıp dışardan, "Yenge! Yenge!" diye bağırdığımdan, Sabahat annesine, "Yenge," der olmuştu. Sabahat benden iki yaş küçüktü.
Edirne'nin Köprüleri
Hemen hemen her hikâyesinde kendinizden bir şey bulursunuz. Yoksulluğun dejenere edilmeden hikâyeye yedirilmesi ne müthiş bir yetenektir. Hayranlığım kat kat arttı. Taşralı, Piyano Çalabilmek, Edirne'nin Köprüleri ve Haraç hikâyelerini ayrıca sevdim.
Parasız YatılıFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 20193,670 okunma
Ninem yakınırdı her zamanki gibi:
— Abe kızanlarım, topraksız yerde yaşanmaz. Her yer burada ev. Güneşi gördüğümüz yok. Derler ki, gelmeyeydin. Kim gelmek istedi, ben mi? Ah kışın bile duvarları sıcak olan evim. Çapaya çıktığımızda tarlakuşları ötmezdi daha. Kışın karın altında toprak dinlenir suyunu alırdı iyice. Toprağı kazardık, yarılır gevşerdi. Bolluğu bereketi ancak toprak anlatır. Gençliğimde olsaydı, çıkıp giderdim buralardan. Yaşlılık zor dert. Çıkmamış kimse gurbetteki topraklarımıza bahçelerimize sahip. Almaz aklım, bu erkeklerin çabası niyedir? Alıp başlarını düşerler gurbetlere, viranlara. Bırakırlar ata topraklarını.
Buraya gelip yerleştiklerinde, Sabahat’ın saçlarını örüp uçlarını boncuklarla süsleyen yengem, kesmişti kızının saçlarını. Ufacık çocuğunu, nerelerde barındıracağını şaşırmıştı ilk günler. Bağlar, bahçeler yoktu artık. Küçük kız, öyle, sessiz, köşede kalakalıyordu gün boyu. Ağlayıp bağırsa üzülmezdi. Onun bitmemiş bir yolculuğun sonunu beklermişçesine susup oturması, yengemi yaralıyordu.
Havaların ısındığı bir ilkyaz günü kapının önüne bırakmıştı çocuğunu.
Kızının iyi huyuyla, kendini öbürlerine sevdireceğine inanıyordu.
Bir ara işinden baş alıp sevinçli sesleri görmeye çıktığında, çocukların Sabahat’ı saçlarından tutup at gibi koşturduklarını gördü. Bir de tekerleme tutturmuşlardı:
“Edirne Çingenesi, ne de uzun yelesi...”
Evde, o akşam, Sabahat’ın saçlarının kesilip kesilmemesi için çıkan tartışmada, ninem sesini yükselttikçe, yengem o suskunluğunu hiç yitirmemişçesine sürdürdüğü konuşmasıyla,
“Bakımı zor oluyor, hem çocuk zayıf” diyordu.
Acıların ve çekilen sıkıntıların bazı insanları olgunlaştırdığını hayata bakışlarını, üretkenliklerini ve karakterlerini olumlu etkilediğini düşünürüm hep. Acı, sıkıntı, yoksulluk ve yoksunluklar karşısında; içten içe bilir ve hisseder ki bu mücadeleyi vermek zorunda olanlar ya olacak ya da ölecektirler. Füruzan da böylesi bir mücadelede
Ninem sevgisini göstermeden sevme töresine olan bağlılığını unutup sarılıvermişti gelinine.
Bu ilk kez oluyordu bunca yıldır.
Bir de sayarsak düğün gecesi öpmüştü onu.
Yalnızlık, yoksulluk ve ümit temalarının işlendiği "Parasız Yatılı" , Füruzan' ın ilk eseri olma özelliğini taşıyor. On iki öykü, 169 sayfa olan eser, 1970'li yıllardaki yoksul, kimsesiz insanların hayatlarını konu alıyor. .
. İlkokula giderken, yaz tatillerini babaannemin yanında geçirirdim. Edirne'nin Köprüleri'ni okurken, o çocukluk anılarım bir bir gözümde canlandı. . Temasından anlaşılacağı üzere hüzünlü hikayeler ama güzel hikayeler...
. Sağlıcakla kalın .
Parasız YatılıFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 20193,670 okunma
Öykü okumak güzel lâkin kadın yazarlardan okumak daha bir güzel. Füruzan, Parasız Yatılı kitabıyla Sait Faik Hikaye ödülünü almış ilk kadın yazar. Öykü, roman ve senaryolarıyla başka ödüller de almış. Nicedir kitaplarını okumak istiyordum, sitedeki öykü okuyalım etkinliği vesile oldu.
Füruzan hikâyelerini kadınların, çocukların veya kadınların çocukluk gözüyle anlatıyor. Yoksulluk, kayıplar, hayatla tek başına mücadele gibi konular ağırlıkta. Kitaba ilk başladığımda ilk iki öykünün anlatımı çok hoşuma gitmedi. Yazım tarzı ve cümle yapılarından dolayı. Daha sonraları yazımı daha doğal, cümleleri daha akıcı oldu ve ilerleyen hikâyeler daha çekici geldi.
Kitapta 12 öykü var. Ben üç tanesini çok beğendim. Bunlardan favorim "Edirne'nin Köprüleri" isimli Balkanlardan İstanbul'a göçmek zorunda kalan bir ailenin yalnızlığının çocuklarının gözünden anlatıldığı öyküydü. Sade ama etkileyici bir anlatımdı. Gerçekten çok çok beğendim.
İkinci olarak "Parasız Yatılı" öyküsü. Yatılı okul anısı okuyacağımı beklerken, çalışmak zorunda olan yalnız bir annenin umutlarını kızının gireceği parasız yatılı sınavına bağlamasını okudum. Yoksulluğu, kimsesizliği, çaresizliği ve umudu kısacık bir öyküde iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Son olarak kitabın son ve en uzun öyküsü Haraç. Yaşlı bir kadının pazardan evine dönerken çıktığı yokuşta geçmiş bütün yıllarını hatırlamasını, evlatlık verildiği günden itibaren hayatını okuyoruz. Kimsesiz çocukluk, gençkızlık, evlilik, annelik ve yaşlılık 40 sayfada etkili bir şekilde anlatılmış.
Öykü okumayı sevenlere tavsiye ederim.
Parasız YatılıFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 20193,670 okunma
İnsan her zaman annesini sever mi?
Babasızlık nasıl bir duygudur? Ya da annesizlik?
Sevdiğiniz halde başkaları için sevmiyormuş gibi davranmak zorunda kaldınız mı hiç?
Geçmiş her zaman geçmişte kalır mı?
Fakirlik utanılacak bir şey midir?
Aşk var mıdır?
Adalet nedir?
Namuslu olmak ne demek?
Yaşadığı yeri değişince insan da değişir mi?
Her