Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Edirne'nin Köprüleri
Yengemin tek tutkusu burada da memleketlerinin törelerini ayakta tutmaktı. Temizlik, onların geldikleri yere olan bağlılıklarını kanıtlayan tek güç olmuştu.
Edirne'nin Köprüleri
Eski ve yamalıydı giysilerimiz, ama kir olmazdı üstlerinde. Gün boyu sinemanın yanındaki arsada, kovalamaca, saklambaç oynardık da, boynumuz kararıp kirlenmezdi. Onların çocuk boyunları zamanla yerleşmiş bir kir dalgasıyla kaplıydı. Yıkanıyorlardı arada kuşkusuz, ama kirliydiler.
Reklam
Edirne'nin Köprüleri
Mahalledeki çocuklar, bizi ister istemez, pis göçmenliğimizi unutup aralarına alır oldular. Gene de adımız ‘pis göçmenlerdi. Oysa biz, oranın üstü başı en temiz çocuklarıydık.
Daha önce, ziraatın zorla ortaklaştırılması sırasında Ukrayna ve öteki ziraatçı alanlarda olduğu gibi Kuzey Kafkasya da aynı trajediye katlandı: Açlık ve toplu baskı. Nüfusun %7 si bu dönemde eridi. II.Dünya Savaşı sırasında Kuzey Kafkasya'da olup bitenler Sovyet, propagandasıyla gerçek arasındaki büyük uçurumu en iyi bir biçimde gösterdi.
Edirne'nin Köprüleri
Kendilerini, dertlerini, daha açık seçik anlatmak istediklerinde geldikleri yerin dilini konuşuyorlardı.
Edirne'nin Köprüleri
Gene de adımız 'pis göçmenler'di. Oysa biz, oranın üstü başı en temiz çocuklarıydık.
Reklam
Edirne'nin Köprüleri
Cahil olmasın kimse, bilmez o zaman başkaları da insandır.
Edirne'nin Köprüleri
"Hasattan sonra şükranlarımızı anlatmak içindir bu türküler toprağa, dedi. Ağaçlar ışkın vermez. Toprak ürün vermez onları unutursak. Ya, işte böyle benim fidanlarım, benim göçmenlerim."
Sayfa 102 - ykyKitabı okudu
Reklam
Edirne'nin Köprüleri
"Odamızın ne denli güzel olduğunu bunca sezmemiştik şimdiye dek. Bu odada olan insanları o kadar doğrulayıp güzelleyen bir türküydü ki bu, ninemin etiyle, kanıyla bağlı olduğu o yerleri, bize yeterince anlatamayışına şaşmamak gerekiyordu. Türkü onun anlatmak istediği her şeyi tek tek arıtıp diriltiyordu."
Sayfa 100 - ykyKitabı okudu
'Edirne'nin Köprüleri' anlatmakla bitmez...
Uyandığımızda, amcamdan ve Zehra Hanım'ın kocasından daha sonra işe gidenlerin ayak sesleri, sokakları doldururdu. Bunlar, yedide çalan tersane düdüğünün işçileriydi. Yataktan kalkınca, cama burnumuzu dayayıp onların geçişine bakardık. Giyimleri yağdan kirden katılaşmış, yüzleri eş yorgunlukta adamlardı bunlar. Bazılarının ellerinde bakır yemek tasları olurdu. Bu, kadınların sevecenliğini belirtirdi. Bizce, yengem gibi ipekten, melekten olma kadınlar hazırlardı onların azıklarını. Bu düşünce tersane işçilerinin katı yüzlerindeki yoksulluğu silerdi. Yengem gibileriyle, yoksulluk çekilir olurdu çünkü. Biz bilmezdik ki yoksul olduğumuzu. ... Bu tersane işçilerinin gülmezliği umutsuzluk verirdi bize. Ama umutsuzluğumuzu aydınlatan işte o yemek taslarıydı.
Edirne'nin Köprüleri
"Üzüntü mü, sevinç mi bilemediğimiz aykırı duygular içimizi arıtırdı."
Sayfa 80 - ykyKitabı okudu
Edirne'nin Köprüleri
" -Abe oldunuz siz de bir tango.Elin fıkarası, hep işler o cam parçacıklarını. Belli ki, görmemiş hayatında bir ağaç, bir dağ, hem de bir coşkun su."
Sayfa 79 - ykyKitabı okudu
Edirne'nin Köprüleri
"Zehra Teyze seslendirdi içeriden. Sesi kendini hiç açıklamazdı."
Sayfa 79 - ykyKitabı okudu
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.