kendi iyiliği için,
sevdiğinden bağırdığını
her söylediğinde kızına,
öfke ile iyiliği karıştırmayı
öğretiyorsun ona
mantıklı gelse de başta,
büyüyüp serpildikçe
canını yakan adamlara
güveniyor kızın
çünkü onlar
tıpkı sen
benim tanrım
ne bir kilisede bekler
ne oturur basamaklarında bir tapınağın
benim tanrım
kurtulmak için koşan bir mültecinin nefesindedir açlıktan ölmek üzere bir çocuğun karnında
bir başkaldırının kalbinde
benim tanrım din adamlarnn yazdığı
sayfalarda saklanmaz
para için bedenini satan bir kadnın
terli bacaklar arasında yaşar
belki bir evsizin ayaklarını bile yıkar
benim tanrım
ulaşılmaz değildir sandığınız gibi
benim tanrım çarpıyor kalbimizde her daim
vücudumu estetik değerlere indirgedim
beni canlı tutmak için yaptıklarını unutup
her kalp atışında ve nefeste
onlar gibi görünmediği için kusur buldum
bir mucize arıyordum
göremeyecek kadar aptaldım
aslında bir mucizeyi yaşıyordum
beni özlediğini söylediğinde
ön kapıya dönüyor yüzüm
bir ses duymayı bekliyorum
sonra arayıp sana ihtiyacım var diyorsun
ama yoksun burada
karahindibalar
büküyor boyunlarını hüsranla
çimenlerin bile karnı tok bu laflara
neye yarar
beni sevsen
özlesen
ihtiyaç duysan
eğer dilde kalacaksa hepsi
değilsem hayatının aşkı
en büyük kayıp olurum ancak
Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak. Gidenler üzüntüyü çarşaf yapıp üzerine yatar ve o çarşafın üzerinde bin bir zevk içinde hayatla sevişir. Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına benzeyen taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak lambaları haline gelir...