İnsan Tâğût'u inkâr etmediği müddetçe Allâh'a îmân etmiş olmaz... "Dînde zorlama yoktur. Şüphesiz, rüşd (doğruluk, hak) sapıklıktan ayrılmıştır. Kim tâğût'u reddedip Allâh'a îmân ederse kopmak bilmeyen sağlam kulpa yapışmış olur. Allâh Semî'dir (her şey iştendir), Alîm' dir (her şey bilendir.).. (Bakara Sûresi 256. Ayet) er-Rüşd: Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in dînidir. el-Ğayy: Ebû Cehil'in dînidir. La İlahe İllallâh (Allâh'tan başka - ibâdete layık, hak- ilah yoktur kelimesi: hem nefyi(reddi), hem de isbâtı içermektedir. Şöyle ki; {"La ilahe [ilah yoktur]" manasına gelen kısmıyla} bütün ibâdet çeşitlerini Allâh'u Teâlâ'dan başkasından nefyeder ve {"İlâllah [Allâh hariç]" manasına gelen kısmıyla ise} bütün ibâdet çeşitlerinin hepsini bir olan ve ortağı bulunmayan Allâh için isbât eder.
“Dinde hiç bir zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıĢtır. Artık her kim Tâğutu red (ve inkâr) eder ve Allah‟a iman ederse o, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa tutunmuĢ olur. Allah iĢitendir, bilendir.” (Bakara Sûresi, 256) Bu ayet-i kerime, Allah‘a iman etmeden önce tâğutu inkâr etmeyi bizlere emretmektedir. Sağlam olan kulpa yapışmayı tâğutu inkâr şartına bağlamıştır. Bu şart gerçekleşmeden ortaya atılan iman iddiası sadece bir ―iddiadan‖ ibaret kalacaktır. Dolayısıyla ‗Ben müslümanım‘ diyen bir kimsenin üstte zikretmeye çalıştığımız maddelerde adı geçen tâğutları reddetmesi, kabul etmemesi ve onlardan uzak durması gerekmektedir. Ama gelin görün ki günümüz dünyasında ‗Ben müslümanım‘ diyen insanların birçoğu —maalesef— bu tâğutları desteklemekte, onlara sevgi göstermekte ve onlarla el ele gezmektedir. Bu musibetten Rabbimize sığınıyor ve bir an önce bu despot zalimlerden, işbirlikçi tâğutlardan Ümmet-i Muhammed‘i kurtarmasını niyaz ediyoruz.