“Bana rüzgarı hatırlatıyorsun.” Ruhn açıklamaya çalıştı. “Güçlüsün, hiç zorlanmadan serinletebilir ya da dondurabilirsin, kimseye görünmeden dünyayı şekillendirebilirsin. Sadece yarattığın etkiyle.” Sonra ekledi: “Şimdi söylerken bana yalnızlık dolu bir hayat gibi geldi.”
“Hayalet diye bir şey vardır. Dünyanın her yerinde insanlar bunu bilirler. Bizler de onlara tıpkı Homeros’un inandığı gibi inanıyoruz aslında. Ama şimdi sadece bambaşka isimlerle adlandırıyoruz onları. Hafıza. Bilinçaltı.”
“Çocukken tüm dünyadan ayrı bir birey olduğunu anlamak, dilini yaktığında, dizini yardığında senden başka hiç kimsenin ve hiçbir şeyin canının yanmayacağını, her bireyin sızısının ve acısının tamamen kendisine ait olduğunu öğrenmek korkunç bir şeydir. Büyüdükçe ne kadar yakınımız olursa olsun hiç kimsenin bizi gerçek anlamda anlayamayacağını öğrenmekse daha da korkunçtur. Bizi en mutsuz eden bizzat kendi benliklerimizdir ve bu yüzden benliklerimizi yitirmek için yanıp tutuşuruz, sizce de öyle değil mi?”
“Bir şey sorarsın, sanki bir taş yuvarlamış olursun. Sen rahatça bir dağın tepesinde oturursun. Taş yuvarlanır gider, giderken de diğerlerini kakar. Bir de bakarsın, sonunda kaygısız oturup duran hiç ummadığın birinin başına düşer, yaralar.”