Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Evrende herşeyin bu kelime ile güç kazandığı belirtilerek, bizim de aynı yolla zorlukları aşabileceğimiz ifade edilmektedir. Ayrıca sunulan nimetlerin bedelinin üç şey olduğu anlatılmaktadır: Zikir (Bismillah), fikir (Yaratıcıdan geldiğini anlamak) ve şükür (Elhamdulillah). Nimet elçilerini abartıp gerçek nimet vereni tanımamanın büyük ahmaklık olduğu vurgulanarak her işimizde Allah'ın adıyla hareket etmemiz önerilmektedir.
Senebesene yanlış hayaller, yanlış erkekler, yanlış ilişkilerle yıpranmış; babasız büyümenin kırgınlığını hala atlatamamış; sevgilileriyle kanlı bıçaklı olmuş, kalp kırmış ve kalbi kırılmış; el âlemin ne dediğini gereğinden fazla ciddiye alan, hâlâ tam olarak kendini tanıyamayan; Allah ya kendisini sevmezse, görmezse, esirgemezse diye endişe eden, gene de O’na sitem etmekten geri duramayan; sadece roman yazdığı zaman mutlu ya da tam olabilen; edebiyat dışında geçen her anı soru işaretleri, çelişkiler ve yalpalamalarla örülü; tam olarak neden yazı yazdığını bilmeyen ama yazı yazmazsa yaşayamayacağına inanan; henüz yeterince olmamış-pişmemiş-büyümemiş, layıkıyla “elhamdülillah” dememiş; ha bire düşüp dizlerini kanatan yarı kız çocuğu yarı kadın bir mahlûk görüyorum kendime bakınca. Ama bunu itiraf etmeye dilim varmıyor…
Reklam
“Doktor bey.. Biz Arabız ve Müslümanız elhamdülillâh... Osmanlı Devleti de Müslümandır. Dedelerimiz asırlarca bu din kardeşliği için Araplıklarını hatırlamadılar. Osmanlılardan ayrılsalar dinlerini mi kaybederlerdi? Elbette hayır. Hallerinden memnundular ve ondan hatırlamadılar. Fakat hatırlamamak vazgeçmek değildir doktor bey. Dediğim gibi onlar memnundular. Çünkü Osmanlılar âdildi ve kuvvetliydi. Adalet ve kuvvet! Bunların ikisi bir arada olunca mesele kalmaz. Bir başka ırkı veya kavmi elde tutabilmek için bunlar lâzımdır. Hem de tam olarak olması lâzımdır. Osmanlı Devleti ise uzun zamandır ne âdil, ne de kuvvetli. İttihatçıların, Cemal Paşaların yaptığı zulümler ortada. Sığınacak bir yer aradık, İngilizler, refah vâdettiler. Onlara kandık. Siz şimdi yalnız aldığımız paraları düşünüp bize hain, hem de din haini gözüyle bakıyorsunuz. Allah adına yemin ederim ki, biz hain değiliz, biz yaşamak, ayakta kalmak için böyle yaptık.”
Allah'ım. Sen ki imkansızı mümkün edensin, olmazı olur, bulunmazı bulunur edensin. Sen varsan imkan var. Elhamdülillah.
Sustum... Düşündüm... Durgunlaştım... En çok hüzündü adım... Ama; Elhamdülillah hiç yalnız kalmadım... Yöneldim, sesimi işitene ve bir ayet düştü dilime... “Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah'a arz ederim...Yusuf/86
Bilemezdim ki güzellik denilen gözle görülen değil de gönülle görülenmiş. Gönle giren zaten güzelmiş
Reklam
Aşkı bilmezdim canım yanıyordu, şimdi bildim lakin ölüyorum. Değil mi ki nefese benzer aşk. Nasıl ki onu ciğerlerine çekmezsen de ölürsün içine hapsedersen de. İşte aşk dahi öyledir. O olmazsa yaşayamam sanırsın, olduğu vakit de yaşayamazsın anlatmadan.
Aşk nasip işidir. Sen onun peşinde koşan bir ömür boyu yanı başında durur da fark edemezsin. Lakin Allah nasibe yazmışsa aşkı kara bir zindanda olsan bile Yusuf gibi o gelir elbet bulur seni. Sonra bir balığın karnında deryaya düşsen de elbet bir gün çıkar karşına.
"Aşkı biliyor olsaydınız öğüt istemezdiniz benden. Zira aşk bir ateştir öğüt de rüzgar. Söndürmez de alevi daha da alazlandırır. Nasihat aşıklara işlemez ki!"
Can tertemiz bir ayna beden ise onun üzerinde tozdur. Bu tozdan perdenin altındadır güzellik... Mevlana Celalettin-i Rumi
Reklam
Her yaratılmışın gönlünde aşk yok mu sanıyorsun? Gafil olma! Her varlığı aşkla yarattı Yaradan...
Gönlünü kırmak istemedim aziz dostumun. Zira ben biliyordum ki gönül kırmak Kabe duvarını yıkmaktan daha fenadır diyordu Peygamberim. Zira Kabe'yi insan yapmıştı. İnsanın gönlünü ise Allah...
'Marifet canda sevgiliyi taşımak değil, sevgili için can taşımaktır...'
' Anlatırlar ki' dedi Ömer ' Eski vakitlerde bir depremde Ayasofya'nın işte bu kubbesi yıkılmış. O vakitler Bizans ülkesi savaşlarla uğraşıyor, fakir, güçsüz. Kubbenin tamiri için hristiyan ülkelere haber uçurulmuş. Ayasofya'nın harap kubbesi için yardım toplayacaklar. Medine' deki bir klisenin rahibi haber göndermiş Ayasofya' dakilere. Ki bu rahip Hristiyanlığın aslını bilirmiş demek ki. Demiş ki burada bir yetim var evvelden beri bahsedilen ahirzaman Peygamberi olduğu aşikar. Gelin bu yetimin tükürüğünden ve Mekke toprağından bir parça alın ve kubbeyi yapacağınız harca katın. O zaman zelzele o kubbeye bir zarar vermeyecektir. Onlar da bu söyleneni kabul edip, aynen yapmışlar. İşte Fatih İstanbul'u fethedip de Ayasofya'ya girdiği vakit bu sıır bildiğinden tam da buranın önünde durup salavat getirmiş ve hatta belli olsun, bilinsin, unutulmasın diye buraya altından bir topuz yapıp astırmış...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.