Sabahtan akşama kadar,geceleri mum ışığında kör oluncaya kadar dizlerimizin üzerine çöküp kendimizi resme ve kitaplara vermemizin nedeni yalnızca para ve ihsan değil,öteki insanların gürültüsünden,cemaatten kaçmaktır.
Gerçekte içinde bulunduğumuz o tarihte,Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş,ömrü tamamlanmıştı.Osmanlı toprakları tamamen parçalanmıştı.Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı.Son mesele bunun da paylaşımını sağlamaya çalışmaktan ibaretti. O halde
ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi?
"Efendiler,bu durum karşısında bir tek karar vardı.O da ulusal egemenliğe dayanan,kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak !
"Anlamıyorum" dedi derviş."Onu hem öldürememiş hem de hayır duâ etmişsin.Niye yaptın ki böyle bir şeyi?"
İbrahim Dede,"Onun doğru yola dönmesi için duâ ettim"dedi."Çünkü ölüyü diri yapan Mevlâ'nın kötüyü de iyi yapabileceğini biliyorum.Kötü ve ölü bir düşmanım olacağına,iyi ve diri bir dostum olsun istedim."
Güzel ve mutlu hayatıma bütün alışkanlıklarımla devam edebilmek için Füsun'a âşık olmamam gerektiğini,o gecelerde Nişantaşı'nın ışıklarını seyrederken arada bir aklımdan geçiriyordum.
"Bu kent,onu yağma etmek isteyenlerce korunmakta,kendisine düşman olanlarca yönetilmekte.Çok yakında,kardeşim,denizin ötesine geçmek zorunda kalacağız."
Birdenbire bir zarfın üstünde Süheyla kendi yazısını tanıdı.Bu,Süheyla'ya acıyarak Adnan evlenmek isteyince Süheyla'nın ona yazdığı mektubun zarfıydı.Süheyla o zaman Adnan'a yazdığı acı şeyleri bugünki vaziyetinde tekrar okumak istedi.Fakat zarfın içinden solgun bir fotoğraf çıktı.Belkıs'ın Hüsrev'le av kıyafetinde çıkarttıkları resim.
Süheyla kendi zarfından çıkan Belkıs'a daldı.Onun niçin güzel,nasıl güzel,ne tarzda güzel olduğuna bakarak çenesi buruştu gözleri doldu.Yerde sepeti düzeltirken deminden beri başını yukarıya kaldıran kalfaya "Dur" dedi.Süheyla zarfı göğsünün içinden çıkardığı Adnan'ın resmiyle kalfaya verdi.Çocuğunun odasına koştu.Kalfa arkasından soruyordu:
"Bunları da yakacak mıyım küçük hanım ?"
Süheyla sofadan haykırdı.
"Evet"
Delinse yer,çökse gök;yansa,kül olsa dört yan
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan,tipiden,kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...
(Türklerin Türküsü)
Sızlasa da gönülller düşenlerin yasından
Koşaradım gitmeli onların arkasından.
Kahramanlık: İçerek acı ölüm tasından
İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.
(kahramanlık)
Eski devirlerin en kıymetli parası olan bir Osmanlı altını toplam iki dirhem ve bir çekirdek ağırlığa sahiptir.Bu durum süslenmiş kimselere,iki dirhem bir çekirdek yakıştırması bulunanlar,mecaz yoluyla onlara altın demiş olurlar ki bizce pek zarif bir nüktedir.