Veysel hor görülmekten, insan yerine konulmadığından, bütün derdi ,kederi içine attı. Gecenin bir vakti oturdu bir rakı içti. içtikçe açıldı içinin düşünceleri diline vurdu. kendini tanıdı nasıl bir insan olduğunu anladı. İçi açıldı çocuğundan oldu. Gece gündüz yalvar yakar bin isyanla baktığı koyunlar keşkesi oldu. keşke hor görülmeye devam etseydim, keşke hiç tanımasaydım kendimi. belki bunlar olmazdı kaldıramadı kendini, dilini, ağır bastı vicdanına ömrünü geçirdiği yerin girişin de yapraksız bir ağacın cılız bir dalın da kıydı canına. Hatice duygu kumbarası, içi dopdolu her bir duygu açığa çıkmak isteyince yerler de yuvarlanıp taklalar atardı. Son bir duygu açığa çıkmıştı hüzün. Hasta Yatağın da yatan nuranın hüznü. Başladı yuvarlanmaya yuvarlandıkça son taklasında Veysel’i gördü karşısın da. mahzun bir gülüşten sonra izlemeye başladı. kendisini görüyordu onda kendisinin ölü haline bakıyordu. Havva’nın için de bir umuda yolculuk coşkusu çantası 2 gün önceden hazırlanmış. Eline alıp gidemeyeceği bir çanta olduğundan habersiz heyecanlı sevinçli. Herkes kendi için de bir dünya kurmuş kendi kararlarını vermişler. Kimi kaderine boyun eğdi veysel gibi. kimi umudunu eksik etmedi Havva gibi. V.
Şinanay
Yolcu gemisine son anda yetişti adam, boş bulduğu bir koltuğa oturdu. Açtı kitabını başladı okumaya. "Nefret mi etsem şu hayal dünyasına dalmaktan, niye her fırsatta kitap okuyorum ki?" dedi. Soyutladı kendini türlü seslerden, çocuk bağrışmalarından. Daldı yine hayallere. "Dünya benim etrafımda mı dönüyor? Yok, o halde niye
Reklam
Öykü Otobüsü
Bir Başlangıç (I) Bu aralar işlerim pek bir kesat. Hayır, insan bulmak sorun değil, kaypaklığa meyilli insan sayısı her gün katlanarak artıyor, normalde elimi sallasam ellisi demem lazım. Ama almaya değer, kaliteli olanlar çıkmıyor fazla, istediğim kadar seçici olamıyorum. Özen gerektiren bir işim var, anlamışsınızdır herhalde. Hadi her
“Buz gibi bir günde hızlı hızlı yürürken, birden ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm.. Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım.. Üç dolar çıktı.. Bir de buruşmuş, sararmış, eskimiş mektup.. Belliki yıllardır, o cüzdanın içinde duruyordu. Zarf öylesine harap olmuştu ki.. Sadece tepedeki ‘İade’ adresi
İHA çalışalım, SİHA çalışalım, siber güvenlik, yapay zeka çalışalım; güzel projeler üretip ümmete, Müslüman toplumlara faydalı olalım, idealist kalalım diye direniyoruz bazen. Bazen de bakıyorum Müslüman toplumların içinde kimler var; hiç tanımadığı insanlara hakaret etmeyi marifet sayan kanı bozuk tahta kuruları, insanları uyuşturmaya/zombileştirip sömürmeye çalışan barikatlar, liderleri, sahte dincileri, Gülşenler, Bülentler, sapıklar, itler kopuklar, zalimler... Ben ömrümü adayıp bunlar rahat etsin diye mi çalışacağım diye sorguluyorum.. Ümmet kendine gelmedikten sonra biz ne fedakarlık yaparsak yapalım hükümranlık bunların elinde olacak gibi geliyor.. İdealist olmaya, ümmet için çalışmaya; mesleğimizin hakkını verebileceğimiz projeler için gayret etmeye devam mı etmeli; Afrika'daki, Asya'daki dünyanın çeşitli yerlerindeki yetimhanelere ulaşıp çocukların yüzünü güldürecek projeler peşinde mı koşmalı ya da gemileri yakıp dincilerin sokak köpeklerini itlaf edip hapishane kariyerine mi yönelmeli?.. Allah kalplerimizi, ayaklarımızı dini üzere sabit kılsın..
https://1000kitap.com/Mer_iyye Hocamızın tasviri. Siz de diğer paylaşıma gelip tasvir verebilirsiniz. Elinde Kuran-i Kerimi, başında hafızlık tacı ile çocukluk hayalini gerçekleştirmenin gururunu yaşayan bir kadın. Pusulasıni beynine, sevdasını yüreğine ilmek ilmek işlemenin mutluluğu ile kutup yıldızına yani Kuran-i Kerimine sıkı sıkı sarılmış bir kadın.
Reklam
1.000 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.