Aşağı olanları yükseltmek mümkün olmadığı için, insanlar arasında eşitliği meydana getirmenin tek çaresi, onların hepsini en aşağı seviyeye indirmek idi. Böylece şahsiyetin kuvveti, kayboldu.
Gelecek olayları hazırlamak, yarınki hayat için genç nesilleri yetiştirmek, dünyevi ufkumuzu kendimuzden öteye kadar uzatmak zarurettir. Böylece çoçuklarından zaman mesafesiyle ayrılmazlar.
Tıbbın güçsüzlüğü, tuhaf bir olaydır. Ne evlerin ısıtılma, havalandırma ve aydınlanmasında sağlanan ilerleme ne besin ne banyo salonları ne sporlar ne belli aralıklarla hekim muayeneleri ne de uzmanların çoğalması, insanın azami hayat süresine bir gün ilave edebilmiş değildirler.
Herkesin zekası geniş ölçüde; aldığı terbiyeye, içinde yaşadığı çevreye, iç disipline, devrinde ve mensup olduğu grupta geçerli olan fikirlere bağlıdır.
Bazen küçük bir olay, insanı, o olayın hemen bir saniye öncesine kadar her şeyi berrak görüp her şeyin mükemmel olduğunu düşünürken, birdenbire allak-bullak etmeye yeterdi.
İnsanlar; devamlı bir gayret, fizyolojik ve moral disiplin, mahrumiyetler gerektiren bir yaşama tarzına muhtaçtırlar. Bu çeşit yaşama şartları onlara, kaygı ve yorgunluğa karşı dayanıklılık vermektedir. Bu şartlar, onları birçok hastalıklardan korumaktadır.
Modern şehir; bu dev yapılardan, karanlık, tozlu, dumanlı, benzin kokulu, kamyon ve tramvayların kulak delici gürültüsü ile dolu, büyük bir kalabalığın dolup taştığı yollardan müteşekkildir. Modern şehir, sakinlerinin iyiliği için kurulmamıştır.
Nitekim insan, tabiatı, en ince ölçüler ve teknikler ile işleyerek ve değiştirerek özlediği bir dünyayı gerçekleştirmek isterken "Medeniyete" ulaşmıştır.
Materyalizm, Allah'sız bir dünya kurarak "Cennet'i yeryüzüne taşıyacağını" sanıyordu. Oysa, meydana gelen bir "yeryüzü cehennemi" oldu ve dünyamız karardı.