Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Adhrssc

Adhrssc
@eminjaan
Primum Non Nocere
Öğrenci
Üniversite
11 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
Fakat unutmayın ki bir insan boynuz takmayacağına yemin etmeye kalkışırsa yarı yarıya takmış demektir.
Reklam
Ya Rabbi! İnsanın yüzü gibi gönlünü meydanda yaratsaydın ne olurdu?
Ey başkasını gıybet eden kimse, şunu bil ki senin gıybetin ona değil, sana zarar verir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şunu anlamalısınız: İnsanlar hareketlerini önceden tahmin edebildikleri kişilerin yanında kendilerini üstün hissederler.
Sayfa 85
Gülden yandım :(
Beklemem fecrini leylaklar açan nisanın, Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın. Her sabah başka bahar olsa da ben uslandım, Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım.
Reklam
Kar Musikileri
Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta. Birdenbire mes'ûdum işitmek hevesiyle Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle. Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık, Uykumda bütün bir gece Körfez'deyim artık!
Gelgelelim rastlantının matkap uçları elmastandır ve içinde bolca tehlikeli tuzak barındıran kader, hiç umulmadık bir yerden kendine bir kapı bulmayı bilir ve kaya gibi sert mizaçları bile temelinden sarsarak darmadağın eder.
Asıl dün mutsuzdu ,zavallı atı kırıp ocağa attıktan sonra herkes onu ararken , her an her dakika bulunacağı korkusuyla yaşıyordu.Korku cezadan çok daha beterdir ; çünkü ceza bellidir ,ağır da olsa hafif de,hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar,o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.
Belki de dedi , İrene ve hem kocası kendine bakmakta olduğundan , hem de sesinin titrediğini fark ettiği için başını çevirmek zorunda kaldı ; belki de insan ... en büyük utancı ...kendine en yakın hissettiklerine karşı duyar...
Sayfa 47
Fakat sen ben yaşadığım sürece çığlıklarımı duymayacaksın.Benden, seni her şeyin ötesinde sevmiş olan ve hiç hatırlamadığın, seni hep beklemiş olan ve hiç aramadığın benden geriye kalan bu mektup ancak ölümümden sonra senin eline ulaşacak.Belki o zaman bana ulaşmak isteyeceksin ve ben de ilk kez bekleyişimdeki umudu ,inancı kaybetmiş olacağım;çünkü öldüğüm zaman artık seni duymayacağım.Sana hiç bir resim ya da işaret bırakmıyorum , tıpkı senin de bana hiçbir şey bırakmadığın gibi.Böylece beni gelecekte de asla ama asla hatırlamayacaksın.Yaşarken bu benim kaderimdi ,bırakalım ölümümde kaderim olsun .Seni son saatimde de çağırmadım ;artık ayrılıyorum .Benim ne adım ne de yüzüm kalacak hafızanda.Son nefesimi verdiğimi uzaktan hissedemeyeceğinden içim rahat ölüyorum.Eğer ölümüm sana acı verecek olsaydı, o zaman ölemezdim...
Reklam
Onun tuhaf ölümüne Fransa’ da gösterilen ilgi uzun sürmemiş ,unutulmaz bir komedi oynamak için gösterdiği çaba boşa gitmişti.Özlemini duyduğu şan, ölümüyle zorla elde etmek istediği ölümsüzlük ,adının dumanının altında kalmıştı.Çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi ; kahramanlarını kendi seçer ,ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi ; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi ,arabaya bir daha yetişemezdi.
-Hak!Hukuk!Bugün dünyanın neresinde hak kaldı.İnsanlar onu katletti.Herkesin hakları var, fakat onların ,onların gücü var ve bugün güç demek her şey demek. -Neden onların gücü var ?Çünkü bu gücü onlara siz veriyorsunuz .Ve sizler korkak olduğunuz müddetçe onların gücü hep olacaktır.Tüm bunlar , yani insanlığın bugün korkunç dediği şey ,yeryüzündeki on insanın iradesinden ibaret ve on insan bunu yeniden yıkıp yok edebilir .Bir insan , yaşayan bir insan onlara karşı durarak bu gücü yerle bir edebilir.Fakat sizler boyun eğdiğiniz ,onlara itaat ettiğiniz müddetçe sadece bir kölesiniz ve bunu da hak ediyorsunuz demektir.Erkek dediğin çaresizce boyun eğmez .” Hayır “ demek zorundadır, bugün yapmak zorunda olduğunuz tek görev budur ,hayvan gibi kendini öldürtmek değil.
Ferdinand gitmek istiyor musun ? —Hayır ,hayır,hayır ,” dedi ayaklarıyla sertçe vurarak ; istemiyorum ,istemiyorum ,istemiyorum , içindeki hiçbir şey de istemiyor ,hiçbir hücrem istemiyor.Fakat kendi irademe rağmen gideceğim ,onların güçlerinin korkunçluğu da bu değil mi zaten ; insanın kendi iradesine ve inancına rağmen onlara hizmet etmesi değil mi korkunç olan ? Tıpki öğretmen seslendiğinde ayağa kalkıp titreyen bir okul çocuğu gibi...
Anlıyor musunuz ,doktor olmak demek ne demek ,bütün hastalıklara karşı herşeyi bilmek ,ama yine de gücü olmamak...yalnızca o tek şeyi , o korkunç şeyi ,kendi vücudundaki bütün damarları parçalasa da ona yardım edemeyeceğini bilerek ...sevdiğin bir bedeni izlemek ,onun perişan halde acılar içinde kanadığını görmek ve bir güçlenen bir sönen ,insanın parmakları arasından akıp giden bir nabzı hissetmek...doktor olmak ve hiç bir şey bilmemek ,hiç,hiç,hiçbir şey...
Düşünce
Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur "Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur. Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını, Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını. Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var? Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar! Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi, Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
Aslında satranç da bir bilimdi,bir sanattı,Hazreti Muhammet’in gökyüzü ve yeryüzü arasındaki boşlukta bulunan tabutu gibi,bu kategoriler arasında boşlukta dolanmaktaydı,karşıtlıklardan oluşma bütün çiftlerin bir defaya özgü birleşmesiydi;sonsuz eski , ama buna rağmen sonrasız yeniydi...
Reklam
Ama önce büyük bir fedakarlık yapmalısın .Hiç bir şey yapmadan iyileşmen imkansız biliyorsun ,bu nedenle artık sol ayağını asla kullanmayacaksın . Sol ayağım ! Ama bu benim her şeyiydi. Sırf onunla konuşabiliyor , onunla yaratabiliyordum.Dış dünyayla olan iletişimimde tek aracımdı, diğer insanların zihinlerine ulaşabilmenin ve kendini anlaşılır ve anlamlı kılabilmenin tek yoluydu.Geri kalanım işe yaramaz ve değersizdi.Sol ayağım bütün vücudumun çalışan tel yeriydi.Onsuz yitik , sessiz ve güçsüz kalırdım.
Artık 10 yaşında yürüyemeyen, konuşamayan ,kendi kendine yemek yiyemeyen ya da giyinemeyen bir çocuktum.Çaresizdim , ama ne kadar çaresiz olduğumu yeni fark etmeye başlamıştım.Kendimle ilgili hala hiçbir şey bilmiyordum:Diğerlerinden farklı olduğum gerçeği dışında hiçbir şey bilmiyordum.Beni farklı kılan şeyin ne olduğuna ya da neden böyle olması gerektiğine dair hiç bir fikrim yoktu.Yalnızca konuşamadığımı ,futbol oynayamadığımı , ağaçlara tırmanamadığımı , hatta diğerleri gibi kendi kendime yemek bile yiyemediğimi biliyordum. O zaman kadar kendim hakkında düşünmemiştim.Evet zaman zaman diğerleri gibi olmadığıma dair bir his zihnimde belirip beni rahatsız ederdi.Ancak diğer şeylerin pırıltısı kara bir noktaydı bu ve hemen unuturdum. Ama şimdi durum farklıydı.Artık her şeyi , eğlenmeye hevesli , içi merakla dolu küçük bir çocuğun gözleriyle değil, bir sakatın, kendi kendini yeni keşfetmiş bir sakatın gözleriyle görüyordum.