Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

emine çelikbaş

emine çelikbaş
@emotion
Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır. Die Grenzen meiner Sprache ist die Grenzen meiner Welt. The limits of my language mean the limits of my world.
Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
Karşılıklı sevgilerinde, merhamet ve şefkatlerinde müminler bir insan vücuduna benzerler. Bir uzuv hastalandığında vücudun öteki uzuvları da uykusuzluk ve ateş belirtileriyle buna katılırlar. (Müslim, İbn Mace, Ebu Davud)
Reklam
İnsan hayatındaki ahlak unsuru, fertlere, ne din ne de toplum tarafından farz kılınmıştır. Bu da gösteriyor ki, ahlak hassası insan fıtratının derinliğinde kökleşmiş bir duygudur. Dinin vazifesi ise onu düzenlemek, yönlendirmek; tabii istekler, çıkar ve hevesler karşısında sapmasını önleyecek bir takım kalıcı ölçüler koymaktır.
Tüm dünya sistemleri, ekol ve akımları yeryüzünün gelip geçici kuvvetlerine yaslanırken, İslam ezel ve ebed kuvvetlerine sırtını dayar, desteğini ondan alır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İslam bir inançtır ve ondan bir şeriat doğar, fışkırır. Bu şeriatın üzerine de bir nizam kurulur. İşte inanç, şeriat ve nizam üçlüsünden İslam ağacı boy atar. Nitekim her ağaç da kök, gövde ve meyvelerden oluşur. O halde derinliklere kök salmamış bir ağacın gövde ve meyvelerinin olması beklenemez. Gövdeye sahip olmayan kökler nasıl bir değer taşımazsa, hayata meyve vermeyen gövdenin de bir kıymeti olmaz.
Herhalde mutluluk dedikleri de bu olsa gerek: Biraz güvenlik, biraz can sıkıntısı.
Sayfa 203 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
... insan Türk olduğunu Türkiye'de iken anlamıyor ve kendisini diğer insanlar gibi hissediyordu... Ancak yurtdışına çıktığı zaman anlıyordu ki Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür.
Sayfa 177 - Doğan KitapKitabı okudu
Anadil öyle bir şeydi ki aynı şeyi başka dilde söylediğinde bütün anlamı, rengi, kokusu yitip gidiveriyordu.
Sayfa 165 - Doğan KitapKitabı okudu
Adının okunması ölüm gibi bir şeydi ama ölümü beklemenin, ölümden daha ağır olduğu durumlar da vardı. Tahta ranzasında uzanırken götürüyorlardı, tespihini hapishane usulü parmaktan parmağa aktarırken götürüyorlardı, alüminyum kaplardan mercimek yemeği yerken götürüyorlardı, çay içerken, sigara sararken götürüyorlar, durmadan götürüyorlardı. Tutuklular hep o anı düşünüyor, işkenceden dönüşte koğuşun ortasına çuval gibi atılanların anlattıklarını bir bir kendi gövdelerinde düşleyip eskitmeye çalışıyorlardı. Kurban töreninin soğuk, kıyıcı kurallarının eksiksiz yerine getirilişi, beyinlerine neşter parlaklığında yerleşiyordu. Gövde hazırdı artık acıya; ama beyin değildi.
Reklam
Bölünmüş bir dünyada, sağduyulu kalmaya çalışan ve herhangi bir takıma girmeyen adama duyulan kuşku, sonunda o insanın çarmıha gerilmesiyle sonuçlanıyordu.
Sayfa 94 - Doğan KitapKitabı okudu
"Yanlışa karşı çıkıyorum ama doğruyu gereken güçte savunamıyorum. Ben biraz korkağım galiba!" ..."Bütün entelektüeller korkak olur!" ..."Çünkü korku, düş gücünden kaynaklanır."
Sayfa 93 - Doğan KitapKitabı okudu
İntikamın bile bir düzeyi vardı; alçakça olmamalıydı.
Sayfa 84 - Doğan KitapKitabı okudu
Ben ömrüm boyunca bir köpek olarak yaşamıştım ama artık kesin kararım, bir kediye dönüşmekti. Kedi olacaktım... Artık hayatımda bir köpek olarak yaltaklanmalara, bağlanmalara, başkalarını kendime bağlama çabalarına, başımı okşatmaya, sevgi ve sıcaklık ihtiyacı içinde insanların bacaklarına sürünmeye, kuyruğumla birlikte tüylü kıçımı da sallayarak sevimli görünme gayretine hiç gerek yoktu.
Sayfa 32 - Doğan KitapKitabı okudu
El Yazıları
Çünkü insanları konuşarak tanıyamazsınız. Konuşmak, canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden, insanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil.
Sayfa 29 - Doğan KitapKitabı okudu
154 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.