Emre Eryılmaz

Emre Eryılmaz
@emreeryilmaz
Sıkı Okur
Okur, yazar ve şair. Eğitimci, çiftçi. Bir eş ve baba.
Halam çocuksuz ölünce, bir dairesi amcama, bir dairesi bana verilmek üzere, o ev apartman haline getirilirken, tesadüfen o sırada yoldan geçen Aziz Nesin deniz manzaralı yeni yapılan apartmana bakmış bakmış, “kim bilir hangi talihli pezevenk burada oturacak” demiş kendi kendine. Orada benim oturduğumu öğrenince, “aman ne güzel! Demek o talihli pezevenk senmişsin!” diye çok sevinmişti. Böyle bir manzaralı yerde oturmak gerçekten de bir pezevenk şansı.
Reklam
Zaten insanlar gülümseyerek mutsuzluklarını hem gizlemesini, hem de biraz yenmesini öğrenirler. Gülümsemeyi, gül meyi, gülmece yeteneğini, “humour” denilen şeyi, yani başkalarının halinden çok kendi haline gülebilmeyi işte bu yüzden önemserim. Bu gülmece yeteneğinden yoksun olanlar, kendilerini hafiften alaya alamayanlar, tam insan değildirler benim gözümde.
Tarihini bilmeyen ve şuürunu taşımayan milletler hâfıza ve idrâklerini kaybetmiş şaşkın kimselere benzer. Böyle bir durumda milletlerin yükselmeleri veya millet vasfını muhafaza etmeleri ve hattâ dağılmamaları zordur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İşte Atatürk bu düşünceyi silmek, bu aşağılık kompleksini sökmek istemiştir; kıyafet, harf, rey gibi dış unsuları bir hamlede icra edip zahiri farkı kaldırmak, aydının ruhundaki imrenme ve özenme kompleksini gidermek istemiştir. Asıl emeli, ideali kendi tabiri ile “gaye-i hayali” kendine güvenen, kimseye imrenmeyen şahsiyetli aydınların yetişmesi, kendi ülkelerinde eziyet çekse bile yabancıdan yardım dilenmeyen haysiyetli bir neslin gelişmesi idi. Kendi kendine ve kendisi için “var olan bir cemiyet ve bir devlet” haline gelmemizdi. İç meselemize hiç kimseyi karıştırmamak ilkesi, Atatürkçülüğün özü ve esası idi, anlaşmalar, uzlaşmalar, işbirlikleri hep bu özü taşımıştır.
Öldürülecek vaktimiz yoktur. Sokaktan mektebe, kahveden fabrikaya koşmalıyız.
Reklam
Reklam
36 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.