‘’Geçmişe gidebilseydiniz kiminle buluşmak isterdiniz ?’’
Çarpıcı sorusuyla başlıyor romanımız. Sonra zaman yolculuğunu konu almış çoğu öykü gibi, kurallar sıralanmaya başlıyor. Kuralları epey sınırlayıcı; şimdiki zamanı değiştiremezsin, sadece küçük kafemizi ziyaret eden kişilerle görüşebilirsin, yolculuk yaptığın sandalyeden kalkamazsın, kahven soğumadan dönmezsen hayalete dönüşebilirsin. Peki bir kahve kaç dakikada soğur ? Bu kadar risk ve şart varken kim geçmişe dönmek ister ? Neden döner ? Cevabını aradığı soruları varsa, döner. Doğru soruları soramadıysa, döner. Gelecek değişmese de olayları algılayışınız ve siz değişebilirsiniz. Kitabın bu mesajı içimi ısıttı. Ve Rowling’in ‘’En güçlü büyülerimiz sözlerimizdir, hem inciten hem de iyileştiren sözlerimiz.‘’ alıntısı zihnimde dolanıp durdu.
Kitap 4 minik yolculuktan oluşuyor. Aşıklar, Karıkoca, Kız Kardeşler , Anne ve Çocuk. Yolcularımız her ne kadar farklı mizaçlara sahip olsalar da birbirlerine bir noktada bağlanıyor. Sır ve ortak amaçlar için. Aslında karakterlerin iç dünyalarına çok dahil olamıyoruz çünkü kitap bir tiyatro oyunundan uyarlama. Diyaloglar daha ön planda. Düşünce ve duyguları yerine hayatlarındaki en büyük dramlarından tanıyoruz karakterlerimizi, yaralarından.
Siz de tanışmak isterseniz Toshıkazu'nun sade, anlaşılır anlatımıyla kahveniz soğumadan bodrum katındaki kafeye davetlisiniz :)
Not: Kitabı okurken çok dinlediğimden sanırım kitap bende youtu.be/Gutl2BFgdZc şarkısıyla özdeşleşti