Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
MUTLU AŞK YOKTUR İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an Mutlu aşk yoktur Hayatı Bu silahsız askerlere benzer Bir başka kader için giyinip kuşanan Ne yarar var
Güngörmez
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi. Şimdiyse 2006 yazının
Reklam
Gerçek hayattan esinlenmiş etkileyici bir öykü…
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi? Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver… Anneler olmayınca, evlerin
YAĞMUR Vâreden’in adıyla insanlığa inen Nûr Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Bir Bayram Günü
Günün henüz ağarmaya başladığı saatlerde çayır çimen kırağıya yenik düşerdi. Güne normalden biraz daha erken başlayan köylü kadınlar telaşla ahırlara giderken, içeriden sabırsız inek sesleri gelirdi. Belki yavrusuna kavuşma heyecanı, belki özgürlüğe kavuşma ümidiydi o sesleniş. Kıyafetlerini dâhi bazen eşlerinin, bazen evi çekip çeviren
Beyaz Ölüm Kuşları...
Sonra bir gün anneler de ölür Böcekler ve kertenkeleler ölür Boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca Sivrisinekler ve kağıttan kayıklar ölür Sonra o gün çocuklar da ölür Biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
öyle bir sihirbazdın ki beni bile kaybettin... biliyorsun, ben hangi şehirdeysem... yalnızlığın başkenti orası. sen... aklım ve kalbim arasında kalan, en güzel çaresizliğimsin.
Batar mı kalbi insanın, batarmış Hatta nefes almasa bile batarmış Düğümlenmiş sözler mi,yaşanmamış gelecek mi Neyse ne, oturdu mu yüreğine, zamanın saniyesi ok olur yine batarmış Oysa masumduk bir kuş yüreği kadar Küçük ama güçlü atıyordu yüreğimiz Kime ne zararımız oldu ki kendimizden başka Az maz yaşıyorduk, gökyüzü toprak arası Ve bulutlar selam durmasa da arada gösteriyordu beyaz yüzünü Unutmuşum maviyi , unutmuşum bir yıldız parıltısında bulmayı seni Nerde ne zaman kaybettiğimi bilmediğim o yılların yaşanan onca sancının adını unutmuşum Kendimi kendimle bırakınca nasıl bir cellat olduğumu günahlarıma, ilk taşı gözümü kırpmadan nasıl attığımı unutmuşum Kendi boynuma geçirdiğim yağlı ilmeğin suçlusu sen değilsin doğru ama ben biliyorum en az kendim kadar soğuk olan o mezarın çağrı tonunu Pişman değilim affettim kendimi ve hesabını veremediğim her şeyi Şimdi hesap sorma vakti..
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.