Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ENDÜLÜS'E AĞIT Ah! Yarımadada İslâma göz değdi. Yağdı belâ yağmur gibi. Şimdi o canım Endüslüs şehirlerinde, İslâmın ne namı var ne nişanı; sanki hiç olmamıştı, sanki baştanberi yoktu. (Ebülbeka Salih Bin Şeref)
ENDÜLÜS'E AĞIT Altınları yığdı yığdı da bir dağ yaptı Karun, hani o dağ? Hani Ad, hani Adnan, hani Kahtan, dünya nimetlerinin köpüren yurdu? Reddi mümkün olmayan bir hâle uğradılar. Bir masal oldu onlar. Bir varmış bir yokmuş. Bir toz toprak bulutu. O taçlar, o devletler, o mülkler saltanatlar, bir rüyadır artık. Her biri, hayalden geçen gölge gibi, zamandan geçip durdu. (Ebülbeka Salih Bin Şeref)
Reklam
ENDÜLÜS'E AĞIT Çıkan iner, kalkan düşer, her yükselişin var bir sonu. Niçin bunca gurur maldan mülkten, addan sandan insanoğlu. Oluşta ne var ki olduğu gibi dursun, hiç değişmesin. Sen de gök gibisin, bir gün masmavi güneşlik, bir gün bulutlu. Bu dünya kime kalmış, yaramış ki kalsın yarasın sana da. Yok hiçbir çizgisinde bu yeryüzünün ölmezlik rengi ve ölmezlik kokusu. (Ebülbeka Salih Bin Şeref)
endülüs'e ağıt
Uyan ey gafil kişi ibret denizi zaman Sen uyumuşsan da, asla uyumaz zaman ~Ebul Beka Salih bin Şerif
endülüs'e ağıt
Kime uzatmış ki bir şefkat eli bu dünya? Kime ebedilik vermiş, kime yaramış sonsuzca? ~Ebul Beka Salih bin Şerif
... Endülüs'ten, Endülüs'ün zavallı halkından var mı haberiniz? Her yer, onların felaketini duydu, sizin kulağınız sağır, gözünüz kör, kalpleriniz mefluç mu? Ölen asker, esir kadın, ufuklara bakıp bizden İmdat ummuş beklemişti, son ana dek. Hiç düşündünüz mü bunu? Onların sesi, insan olanın yüreğini eritirken, Siz Müslümanlar, onların kardeşi, kayıtsız, halinden memnun ve haz maymunu! Yürekli, utanan, alçalmaktan korkan, kardeşi için can veren kimse kalmadı mı yeryüzünde? Hakkın yardımcısı, hak peşinden giden, kendini hakka adamış tek kişi yok mu? Dünyanın efendisiydi bu millet, şimdi dünyanın kölesi. Neler çekiyorlar? Yüzleri bile tanınmaz hale geldi. Ya Rabbi ne kaderdir bu! Kendi yurtlarında bey idiler, şimdi küfr ülkesinde uşak. Ululuğun doruğundan eziliş uçurumuna yuvarlanan bu halka acıyan yok mu? ... (Ebu'l-Bekâ Sâlih b. Şerîf --Endülüs'e Ağıt)
Reklam
Endülüs'e Ağıt
Çıkan iner, kalkan düşer, her yükselişin var bir sonu. Niçin bunca gurur maldan mülkten, addan sandan insanoğlu.
Endülüs'e Ağıt
Ocak 1492'de Beni Ahmer Devleti halka fena muame­lede bulunulmaması ve cemaat hakları tanınması şartıyla teslim oldu. Böylece sekiz asırlık İslam hakimiyetinin Endülüs'deki en son kalesi de düşmüş oldu. Ancak Hıristiyanlar için Müslümanlara verilen sözlerin hiçbir değerinin olmadığı bir kez daha görülecekti. Hıristiyanlık, Endülüs'ün bu son parçasına da vahşet ve barbarlık afeti olarak girdi. Sanat harikası camiler, mabedler ve saraylar tahrip edildi. Beş yüz bin el yazması eser Ferdinand tarafından meydanda yakıldı. Müslüman halka fena muameleleri de her geçen gün artarak devam etti. Hıristiyanlığı kabul etmeyenler akıl almaz işkencelere maruz kalıyorlardı. Müslümanların yanı sıra asırlardır İslâm idaresi altında rahat yaşayan Yahudiler de bu kıyımdan nasibini almaktaydılar.
Sayfa 87 - KTB Yayınları
Bu dünya kime kalmış, yaramış ki kalsın yarasın sana da. Yok hiçbir çizgisinde bu yeryüzünün ölmezlik rengi ve ölmezlik kokusu. / Endülüs'e Ağıt
Endülüs'e Ağıt
... Daha ne anlatayım, yüreklerin erimesi için bir tanesi yeter anlattıklarımın: Eğer yüreklerde İslamdan ve imandan bir eser varsa elbet ey Tanrı dostu!
Reklam
Endülüs'e Ağıt
Ah! Yarımadada İslama göz değdi. Yağdı bela yağmur gibi. Şimdi o canım Endülüs şehirlerinde, İslamın ne namı var ne nişanı; sanki hiç olmamıştı, sanki baştan beri yoktu.
42 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.