Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aklı başından gitmiş insanların kaynaştıkları görülüyor bütün sokaklarda.
Reklam
Ne yüreksizmişim, Tanrım! Tut kendini,kalk ayağa!
Ermiş Antonius
Bir gün daha! Bir gün daha geçti! Ama eskiden bu kadar miskin değildim ben.
Reklam
192 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bu kitaba dair okur yorumlarına baktıktan sonra şevkim tam kırılma noktasına gelmişti. Kitabın ilerlemediğinden yakınmalar, ağırlığından şikayetler ve okunmasının zorluğuna dair hemfikirlikler havada uçuşuyordu. Sadece dinler tarihine dair zengin bir kitap olmasına dayanarak okumaya başladım. Bana hiç de anlatıldığı gibi gelmedi. Aksine tam anlamıyla okunup kafa patlatmaya değer bir şaheser ve kitabı bırakamadım. Flaubert'in bu denli ansiklopedik bir yazar olduğunu da bilmezdim. Çevirmenin deyişiyle Flaubert'in Fransızlara hediye etmek istediği bir Faust versiyonu Ermiş Antonius. İnsanın iyi ve kötü arasındaki mücadelesine, tanrıyı arayışına ve şeytan tarafından ayartılışına dair. Hristiyanlık tarihinde görsel sanatlar içinde de yer bulmuş bir tema; dolayısıyla sanatlararası, felsefe ve inanç içinde de zengin bir arkaplanı olan bir tema. Flaubert de fikirsel yükü çok iyi taşımış bir edebiyatçı olarak. Kitap Ortaçağ felsefesinin derinliklerine iniyor, islamiyet öncesi dinler tarihinin içinde kurgu biçiminde fırtına gibi esiyor. Baş döndürücü bir izleği, muhteşem bir anlatımı var. Çeviri anca o kadar olur. Bunun yanında yakınanları büsbütün haksız saymamak adına isimlerin bolluğunun olduğunu söylemek gerek. Sözlükçeye dönüp dönüp okuma gereğinin olduğu bir gerçek. Bazen yazar terimin/ismin yanına yeterli gelecek bir bilgi de iliştiriyor. Okumayı zorlaştıran tek etken bu, ama katlanmaya değer. Birkaç Görsel Temsil için bkz. ( not: Kitap bu sahneleri okura gördürür ve hissettirir gerçekten de) e-skop.com/skopbulten/kale...
Ermiş Antonius ve Şeytan
Ermiş Antonius ve ŞeytanGustave Flaubert · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019397 okunma
Ey Fantazya, al beni kanatlarına, içimdeki sıkıntıyı gidermek için.
ÖLÜM Hemen ya da biraz sonra, önemi yok! Benimsin sen, güneşler, halklar, şehirler, krallar, dağların karları, kırların otları gibi. Atmacadan yüksek uçarım ben, ceylandan daha hızlı koşarım, umudu bile yakalarım! Tanrı’nın oğlunu bile yenmişim ben! ŞEHVET Karşı koma; gücüm dünyayı sarar benim! Ormanlar benim soluğumla uğuldar, benim kabarmalarımla depreşir dalgalar. Erdemi, yiğitliği, acımayı eritir ağzımın güzel kokusu. İnsan oğlunu adım adım izlerim ve mezarının eşiğinde bile döner bakar bana!
Yasak sevişmelerin coşkunluğunu da bildiğin yok senin, duvardan aşmaları, kız kaçırmaları, giysileri içindeyken saygı duyduğun bir kadını çırılçıplak görmenin sevincini. Seni seven bir bakireyi göğsünde sıktın mı hiç? Geliyor mu aklına utana utana kendini bırakmaları, tatlı gözyaşlarıyla akıp giden pişmanlıkları? Görebiliyorsun, değil mi, ikinizi ormanlarda yürürken ay ışığında? İç içe elleriniz sıktıkça birbirini, bir ürperme dolaşır içinizde; yaklaşan gözleriniz arasında ruh dalgaları gider gelir ve dolar yüreğiniz; kabına sığmaz olur; tadına doyulmaz bir yeldir alır sizi, dolup taşan bir sarhoşluk…
Reklam
Huşu nedir şimdi bildim!
ŞEYTAN Ama her şey başına kafanın aracılığıyla geliyor yalnız. Çukur bir ayna gibi nesnelerin biçimini bozuyor kafan hiçbir araç yok elinde gördüklerinin doğruluğunu kesinlikle bilmen için. Evreni bütün genişliğiyle bilmeyeceksin hiçbir zaman; onun için nedeni üstüne bir düşünceye varamazsın, doğru bir Tanrı kavramın olamaz, evrenin sonsuz olduğunu bile söyleyemezsin çünkü ondan önce Sonsuz’u tanıman gerekir! BİÇİM belki de duyularının bir yanılgısıdır, CEVHER düşüncenin bir kuruntusu. Yok eğer, dünya her şeyin durmayan bir akışı olduğu için görünüş, dediğimin tam tersine, en doğru olan şeyse, sanrı tek gerçekse, o başka. Ama gördüğünden emin misin? Yaşadığından bile emin misin? Belki de hiçbir şey yok! Şeytan Antonius’u alır, kollarının ucunda tutup bakar ona, yiyecekmiş gibi ağzını açarak: Bana tapsana sen! Lanetle o Tanrı dediğin kuruntuyu!
ANTONİUS Nasıl olursa olsun, iyi için bir cennet, kötü için bir cehennem olması gerek! ŞEYTAN Senin aklının gerektirdiği varlıkların yasası mı oluyor? Kötü umurunda değildir elbet Tanrı’nın, dünya kötülüklerle dolu olduğuna göre! Güçsüzlüğünden mi katlanıyor kötüye, ya da zalimliğinden mi sürdürüyor onu? Sanır mısın ki, durmadan düzeltmeye uğraşıyor dünyayı kusurlu bir yapıt gibi, gözetliyor bütün varlıkların kımıltılarını, kelebeğin uçuşundan insanın düşünmesine kadar? Evreni yarattıysa, bilge olması gereksizdir. Tanrı’da Bilgelik denen şey varsa, evrenin yaradılışı bozuk demektir. Ama iyi ve kötü seni ilgilendirir yalnız gündüzle gece gibi, acıyla tatlı gibi, ölüm ve doğum gibi; uzayın bir köşesine, belli bir çevreye, özel bir yarara bağlı şeyler bunlar. Yalnız sonsuzluk sürekli olduğuna göre, Sonsuzluk var ve işte o kadar!
ŞEYTAN Çık göklere, hep çık, hep, tepesine varamazsın hiçbir zaman! Dünyanın altına in, milyarlarca yüz yıl in, dibini bulamazsın dip olmadığı için tepe de yok, ne yüksek, ne alçak, hiçbir son yok; ve Uzay Tanrı’nın varlığı içindedir; bir mekân parçası değildir çünkü, şu ya da bu büyüklük değil, enginliğin ta kendisidir. ANTONİUS Yavaşça: Öyleyse… madde… Tanrı’nın bir parçası mı oluyor? ŞEYTAN Neden olmasın? Bilebilir misin Tanrı’nın nerede bittiğini?
ŞEYTAN Boşluk yok! Hiçlik yok! Her yerde, uzayın değişmez yüzü üstünde devinen cisimler var; ve uzay sınırlı olsa uzay olamayacağı, cisim olacağı için, sınırsızdır!
Tanrı’nın istemi özünden ayrılamaz. Başka bir özü olamayacağı için başka bir istemi de olamazdı; ve madem varlığının önü sonu yok, eyleminin de önü sonu yoktur. Güneş’i seyret! Kıyılarından kıvılcımlar saçan yüksek alevler çıkıyor; dağılıp birer dünya oluyor bu alevler. Karanlıktan başka şey görmediğin şu derinliklerin ötesinde, son derinlikten daha uzaklarda başka güneşler kaynıyor, onların da ötesinde başkaları ve daha başkaları, sonu gelmeden…
970 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.