"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Kırgınlığım kendime, kendimedir işte...
Durup dururken öylece aklımdan bir şeyler geçiyor.
Bir anlığına derin bir hikâyede buluyorum kendimi,
Bir anlığına derin bir boşlukta...
Üste üste umutları diziyorum bazen,
Bazen de her şeyi darmadağın ediyorum..
En çokta yıkılan enkazlara gömülü buluyorum kendimi..
Başarmış değilim henüz, bu kadar çok şeyle mücadele etmeye..
Öyle birden özgürleşiyorum işte...
Ve sonra bir çok şeye esir düşüyorum..
Hem kazanmak ya da kaybetmek nedir bilmiyorum
Doğrusu hiç bu kadar düşünmedim..
İçimde eksik bir şeyler kalıyor,
Ve ben derin bir arayışta buluyorum kendimi..
Yolumu bulamıyorum, yol nedir bilmiyorum.
Zaten ben hiç bir şeyi bilmiyorum..
Zaten bilmekte istemiyorum..
Ama neden diyorum ve duraksıyorum...
Içimde ki bir başkasıyla savaşıyorum. Benliğim ile değil kesinlikle. Bu ben olamam çünkü.herseyden herkesten nefret eden. Elinde olsa tüm insanligi bir kazana koyup hepsini kaynar sularda eriyene kadar kaynatacak olan biri bu. Oysa ben sokakta ağlayan çocuk görsem oturup onunla ağlayacak bir kişiliğe sahibim öyle zannediyorum. Belki de başkası zannettiğim savastigimi zannettiğim icimde ki benimdir benim özümdür. Bazen kendi acımasızlığıma şaşırıyorum. Kendime geldiğimde o anilarim aklıma geldiğinde hayrete düşüyorum. Bunun beni esir aldığını hayal ediyorum. Böyle bir insana dönüsmektense ölmeyi yeğliyorum...
Kırgınlığım kendime, kendimedir işte...
Durup dururken öylece aklımdan bir şeyler geçiyor.
Bir anlığına derin bir hikâyede buluyorum kendimi, Bir anlığına derin bir boşlukta...
Üste üste umutları diziyorum bazen, Bazen de her şeyi darmadağın ediyorum..
En çokta yıkılan enkazlara gömülü buluyorum kendimi..
Başarmış değilim henüz, bu kadar çok şeyle mücadele etmeye..
Öyle birden özgürleşiyorum işte...
Ve sonra bir çok şeye esir düşüyorum..
Hem kazanmak ya da kaybetmek nedir bilmiyorum Doğrusu hiç bu kadar düşünmedim..
İçimde eksik bir şeyler kalıyor, Ve ben derin bir arayışta buluyorum kendimi..
Yolumu bulamıyorum, yol nedir bilmiyorum.
Zaten ben hiç bir şeyi bilmiyorum..
Zaten bilmekte istemiyorum..
Şimdi korkunç kalabalıklar çiziyor gökyüzü. Ben bu otobüs durağında, ben bu hiç aksatmadan her gün bir mucizeyi beklediğim otobüs durağında, melodilerinden derin manalar çıkarmak icin dinlediğim şarkılarımla yönü hiç kabulüm olmayan yolculuklar peşine düşüyorum. Bütün cümleler öncesinde kurulmuşcasına yarınlar yaşanmış da seyre dalmışız gibi, yıldırımların düştüğü o tuhaf yansıtılmış duygulara esir kılıyorum parçalarımı.
Geceler çığlığımı duymuyor yorgun düşüyorum sabaha, gözlerim gözlerini arıyor, esir oluyorum hasretine yine çaresiz, uykusuz, mutsuzum en önemlisi bir tanem sensizim... ://