"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Kırgınlığım kendime, kendimedir işte...
Durup dururken öylece aklımdan bir şeyler geçiyor.
Bir anlığına derin bir hikâyede buluyorum kendimi,
Bir anlığına derin bir boşlukta...
Üste üste umutları diziyorum bazen,
Bazen de her şeyi darmadağın ediyorum..
En çokta yıkılan enkazlara gömülü buluyorum kendimi..
Başarmış değilim henüz, bu kadar çok şeyle mücadele etmeye..
Öyle birden özgürleşiyorum işte...
Ve sonra bir çok şeye esir düşüyorum..
Hem kazanmak ya da kaybetmek nedir bilmiyorum
Doğrusu hiç bu kadar düşünmedim..
İçimde eksik bir şeyler kalıyor,
Ve ben derin bir arayışta buluyorum kendimi..
Yolumu bulamıyorum, yol nedir bilmiyorum.
Zaten ben hiç bir şeyi bilmiyorum..
Zaten bilmekte istemiyorum..
Ama neden diyorum ve duraksıyorum...
Bazen renkleri anlatmaya çalışırken kelimelerin kifayet etmediğini, teşbihlerin manasızlaştığını, insan ruhunda renklerin sadece birer akis olarak kalması gerektiğini hissediyorum. Renkler, zamanın farklı katmanlarıyla, ışığın farklı katmanları arasında kayboluyor, karanlığın sekerâtı ile velûd bir sessizliğin nihayetine ulaşıyor... ben ise kör satırların ümitsizliğine düşüyorum karanlığa bakan kelimelerin, renkleri yaşatan kelimelerden fazla olduğunu görünce. Devrik cümlelerin mahkûmu iken, daha önce hiç tesadüf etmediğim bir renk beni hürriyet sevdasından müstağni kılabiliyor. İçimde büyüyen esâret aşkı, tüm hürriyetleri sırtıma yük edip, tek bir esâreti tüm hürriyetlerden kutsal kılabiliyor.
Bir çobanın göklere esir oluşunu düşünüyorum. Tüm esaretleri nasıl da geride bırakabiliyor bir çoban! Renkler, kokular, güneş ve yağmurlar birer birer kaybediyor cazibesini. Yalnız gökler! Derin anlamıyla gökler... yalın ve son ulaşılacak anlamıyla... tüm perdelerin yırtıldığı, mananın sıcacık yüreğe indiği, avuçlarda nihayete ulaşmış olmanın verdiği titreme ile... sözlüklerin iptal olduğu, tüm minberlerin yıkıldığı, kelimelerin sidre-i müntehasında kişinin kendini dahi aşıp yüzyüze geldiği hakikat ile...
Içimde ki bir başkasıyla savaşıyorum. Benliğim ile değil kesinlikle. Bu ben olamam çünkü.herseyden herkesten nefret eden. Elinde olsa tüm insanligi bir kazana koyup hepsini kaynar sularda eriyene kadar kaynatacak olan biri bu. Oysa ben sokakta ağlayan çocuk görsem oturup onunla ağlayacak bir kişiliğe sahibim öyle zannediyorum. Belki de başkası zannettiğim savastigimi zannettiğim icimde ki benimdir benim özümdür. Bazen kendi acımasızlığıma şaşırıyorum. Kendime geldiğimde o anilarim aklıma geldiğinde hayrete düşüyorum. Bunun beni esir aldığını hayal ediyorum. Böyle bir insana dönüsmektense ölmeyi yeğliyorum...
Uzak bir kentin esir düşmüş yanlızlıkları ile dolu yüreğim
Can çekişen bir kuş gibi yaralı düşlerim
Kime anlatsam sürgüne uğrayan umutlarımı
Kim anlar beni ?
Hangi yana dönsem yüreğim acıyor !
Çaresizim
Umutsuzum
Lav'u lav sessizliğimde düğümleniyor kelimeler boğazıma !
Zemheri sovuğu vurmuş bir yaprak gibi düşüyorum yerlere
İllagal düşler büyüttüm yüreğimde
Çektiğim acılar sürgüne uğrayışlarım senin eserin
Ölüyorum !
Mutlumusun ?
''Ah yar ''
12 /10 /2019 Snymn
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Kırgınlığım kendime, kendimedir işte...
Durup dururken öylece aklımdan bir şeyler geçiyor.
Bir anlığına derin bir hikâyede buluyorum kendimi, Bir anlığına derin bir boşlukta...
Üste üste umutları diziyorum bazen, Bazen de her şeyi darmadağın ediyorum..
En çokta yıkılan enkazlara gömülü buluyorum kendimi..
Başarmış değilim henüz, bu kadar çok şeyle mücadele etmeye..
Öyle birden özgürleşiyorum işte...
Ve sonra bir çok şeye esir düşüyorum..
Hem kazanmak ya da kaybetmek nedir bilmiyorum Doğrusu hiç bu kadar düşünmedim..
İçimde eksik bir şeyler kalıyor, Ve ben derin bir arayışta buluyorum kendimi..
Yolumu bulamıyorum, yol nedir bilmiyorum.
Zaten ben hiç bir şeyi bilmiyorum..
Zaten bilmekte istemiyorum..
Uzun süredir verimli şekilde okuyamıyorum. Okuyamadığım gibi yazamıyorum da. Hayatımda pek çok şeyin değiştiği yıllardayım. Bunların pek çoğu olumsuz, çok azı tüm bu olumsuzluklara boşver diyeceğim kadar güzel şeyler. Savaşmaya çalıştığım her şeye bir müddet esir düşüyorum. Sanırım yine böyle bir dönemden geçiyorum. Bir saat öncesinde her şey,
Uzak bir kentin esir düşmüş yanlızlıkları ile dolu yüreğim
Can çekişen bir kuş gibi yaralı düşlerim
Kime anlatsam sürgüne uğrayan umutlarımı
Kim anlar beni
Hangi yana dönsem yüreğim acıyor !
Çaresizim
Umutsuzum
Lav'u lav sessizliğimde düğümleniyor kelimeler boğazıma !
Zemheri sovuğu vurmuş bir yaprak gibi düşüyorum yerlere
İllagal düşler büyüttüm yüreğimde
Çektiğim acılar sürgüne uğrayışlarım senin eserin
Ölüyorum !
Mutlumusun ?
''Ah yar ''
12 /10 /2019 Sonyemin