Şimdilerde bakıyorum da, doğduğum, yaşadığım, iliklerime kadar bağlı olduğum İstanbul’la bir besleme ve kalkındırma ilişkisi kalmamış aramızda. Bir nostalji canavarının eline düşmüş, yalnızca asimetrik iskeletiyle ayakta durabilen, gururu kırılmış bir kent artık İstanbul. Resmi tarihlere elbette bel bağlanmaz ama bu izlenimci tarihlere bel
Bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var
Aşık-ı sadık menem Mecnun'un ancak adı var.
Fuzuli
(Bende Mecnundan çok aşıklık kabiliyeti var)
(Sadık aşık benim Mecnun'un ancak adı var)
Şairlerden Nedim, Yahya Kemal, Nazım Hikmet İstanbul'u çok sever ve iyi terennüm ederler. Yazarlardan Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi. Gerçekten eski İstanbul'u anlattığım üç unsurla sevmek istiyorsan, bu yazarları okuyacaksın.
Arzetmediğim yare meğer yare mi kaldı?
Ya derd-i dile kılmadığım çare mi kaldı?
Bülbül ne acep terk-i vatan eyledi şimdi
İklimi çemen yoksa gene hare mi kaldı?