Anadolu Ajansı
"
İngiltere'deki Birmingham Üniversitesi'nde bulunan iki parşömendeki el yazması Kur'an-ı Kerim'in 1370 yaşında olduğu tahmin ediliyor.
"En eski Kur'an-ı Kerim bölümlerinden biri bulundu.
İngiltere'deki Birmingham Üniversitesi'nde bulunan iki parşömendeki el yazması Kur'an-ı
Başkalarının kanını akıtsam kağıda,
sözler bu kadar sanatsal bir şekilde
dans etmezdi sayfamda.
Bende kendimi kestim.
Zihnimin her bir parçasını acıya biçtim,
ruhuma bir matem elbisesi giydim
kimsenin sağ çıkamayacağı savaşlardan görünmeyerek geçtim.
Yalnız başıma ordular yönettim,
ve tüm tarihim boyunca tek asker bendim.
Tek başıma kitaplara ruhumu bıraktım, ve tüm kütüphanemdeki en eski kitap bendim.
-ʚїɞ
Cumhuriyet ile ne güzel şeyler gelmiş.. Ne insanlar varmış inançlı, dirayetli, sebatlı .. Yoktan var edebilen bir milletin torunu olarak mevcut durumumuza üzülüyorum. Beğenmiyoruz, üretmiyoruz, tembellikten ya da 'açıkgözlü' olmaktan gurur duyuyoruz. Canla başla, alınteri ile kurulmuş bir düzenin üstüne rahatça kurulmayı, üstüne bir de köylü olmaktan utanmayı bize kim öğretti !¿ Liyakat yerine 'eş dost sevsin'i neden benimsiyoruz. Kendi adıma okumuş cahil olmakmak için sürekli 'adalet-eşitlik' arasında vicdan muhasebesi yapmadan duramıyorum. Hatam olursa farkedemeyecek kadar kör olmaktan, farkettikten sonra mahcup olmamaktan çekiniyorum.
Ebu Muhammed Abdullah b. El-Mukaffa şöyle demiş ; “...senin nasibin olan; senin zaafına rağmen sana gelir, nasibin olmayanı ise gücünle elde edemezsin.”
Doğru mu? Şubatın ilk günleri almaya niyet ettiğim bu güzellikler geçen üç aya rağmen satılmamış beni beklemiş ve haneme gelmiş ise, doğrudur efenim 🥹
Yeni kitap kokusunu sevmeyen var mıdır bilmiyorum. Bende severim. O güzel kokunun sebebi ; kitap sayfalarını oluşturan kâğıdın yapısında temel olarak selüloz bulunması idir. Ayrıca kâğıt az miktarlarda lignin gibi başka kimyasal maddeler de içerir. Eski kitap kokusunun kaynağı ise selülozun parçalanması sonucunda oluşan ve kolayca buharlaşabilen çeşitli organik bileşiklermiş. Oluşan uçucu maddelerin türüne göre hissettiğimiz koku da farklılık gösterebiliyormuş. Örneğin; benzaldehit acı badem benzeri bir koku verirken, etil benzen ve toluen tatlı bir kokuya sahiptir.
Yeni kitap kokusu mu eski kitap mı derseniz, kesinlikle kullanılmış, bir yaşanmışlığı olan, içinde izler taşıyan, sadece selüloz parçalanması değil, bir sürü duygunun da sayfalara okuyan gözler tarafından döküldüğü kitaplar derim.
“Okumak, teknik olarak bir ilaç olmasa da, temelde sağlıklı bir aktivitedir. Bilişsel gerilemeyi önleyebilir, uykuyu iyileştirebilir ve kan basıncını düşürebilir. Bir çalışmaya göre, kitap okuyanlar okumayan akranlarından yaklaşık iki yıl daha uzun yaşamışlardır. İnsanlar okumanın faydalarını binlerce yıldır sezgisel olarak anlamışlardır: Bilinen en eski kütüphane olan eski Mısır'daki kütüphanenin üzerinde ruh için şifa evi yazan bir yazıt bulunuyordu.
twitter.com/jimithekewl/sta...
ben eski kafalıyım tulipwa
saksıda cam kenarında çiçek severim
kitap kokusu severim mesela
sevdim mi karahindiba kadar çok severim
çayı demlikte fokur fokur severim
yere bakmayı değil göğe bakmayı severim ama en çokta seni severim
ben eskileri seviyorum birde eskimeyen gülüşünü.
belki de eskilerden olduğum içindi bu fark edilmeyişim..
Üç yıl kadar önceydi. Yaşadığı bütün sıkıntıları ve evliliği devam etsin diye verdiği mücadeleyi bildiğim, çok sevdiğim bir arkadaşım boşanma aşamasındaydı. Tuzu kuru bazı kadınlar tarafından, boşanma kararına gelen eleştirileri anlatmıştı telefonda. Öyle çok öfkelenmiştim ki, üç beş takipçili, kendi kendime takıldığım tiwitter sayfamda bu yazıyı
Evlenmek bir maharet ya da beceri değildir. Nasiptir, kısmettir. Sen harika bir insan olduğunu için iyi bir eşe sahip değilsindir, o senin şükür imtihanındır. Çünkü nice harika insanlar nice ahlâksızla evlidir ve onun evliliği sabır imtihanıdır. Evlilik birileri için toz pembe bir hayat sunarken, bazı iyi insanlar için azaba dönüşebilir. Bu azab sadece kadının ya da adamın tek taraflı iyiliği, ciciliği, ya da çabasıyla bitmez. Evliliği biten her adam ya da kadın suçlu, beceriksiz de değildir. Bazen iki iyi insan da anlaşamaz.
Ayşenur Kırcalı
Olmadı bir çay demler ,
Biraz kitap okuruz .
İçimizdeki sessizlikler dinene kadar konusmayız kimseyle ,eski bir türkü çalsın radyoda ve gökyüzünde birkaç parça bulut gezinsin taşınalım buralardan .
Yüreğimizde alıp gidelim bizi anlayanların yanına.
Sen gül diyarının yapma gülüsün!
Aynı yapmacıkla Çoban Sülü’sün!
Yoktur izlediğin bir dava yolu;
Bir bu yan, bir şu yan, büküntülüsün!
Türk’e zıt sermaye merkezlerinden,
Bir zikzaklı yolda hep, güdülüsün!
Milli yekparelik gelmez işine;
Bu yüzden parçalı, bölüntülüsün 1
Ve devlete mason biraderlerin
Tam da maslahata denk ödülüsün!
Ne sır sendeki
Kütüphanecilik kariyerim muhtemel hiç başlamadan bitecek.(Bu yüzden tebrik felan kabul etmiyorum.)😅
Ne zor iş imiş yahu siteye kitap eklemek. (Ekletmek basitti oysa.) İsbn'si ayrı, ilk basım yılı ayrı. Kitabın istenen nüshasının siteye daha önceden kayıt edilip edilmemesi ayrı. Utanmasalar müstensihi bile yazdırtacaklar. 😅
Üstelik tüm bunları öğrenme kuramlarından buluş yöntemi ile kendi kendinize öğrenmeniz gerekiyor. Ne oryantasyon var ne doğru düzgün bir muhatap. Yav kardeşim
1000Kitap biz eski adamız, hala kağıtlara dokunarak kitap okuyoruz. Sen bize eski usul sunuş yoluyla anlatsana önce bi şunları. Neden icat çıkarıyon başımıza?!.😅
Kese, koparsa, yani eski değerlerimizi tümüyle unutup yeni değerleri kabul etseydik belki rahat edecektik.
Kesemediği, koparamadığı için biz şimdi dönüp bakıyoruz; “Acaba nereden kesildi de nereden ekleyebiliriz?” diye.
Şimdi kahve fincanımızla kola içiyoruz. Fakat bu kesinti, kendi değerlerimizle olan bağımızı tamamile kesemedi, koparamadı…
Fincanımız kırılmadı ama içi boşaldı .