Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Akkadların getirdiği yeniliklerden biri de yazılı belgelerde kullanılan tarihleme sistemidir. Bu yeni sistemde her bir yıl, bir önceki yıl meydana gelen önemli bir olayın adıyla anılıyordu. Örneğin, Sargon’un Mari kentini yıkması bir sonraki yılın adı olmuştur. Bu sistem Babil ve çevresinde 1500 yıllarına kadar geçerliliğini korudu. Bu bağlamda, krallıkta yaşanan ve önemli görülen olayları öğrenme şansı doğmuştur.
Sayfa 85 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Akkad krallarının, Sümer krallarından farklı olarak çok uzak bölgelere seferler düzenlemiş olmaları, kurdukları devletin bir imparatorluk olarak değerlendirilmesine yol açmıştır. Akkadlarla birlikte sınırları belirlenmiş kent devleti modelinden, “bütün dünyayı” yönetmeye aday bir imparatorluk düşüncesine geçildiğini veya bu düşüncenin temellerinin atıldığını söyleyebiliriz.
Sayfa 85 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Reklam
Akkad dönemi sonrasına ait bazı şiirsel anlatılarda, devletin sonu ve başkent Agade’nin düşüşünün gerekçesi Naram-Sin’in kutsal kent Nippur’u ve Enlil’in tapınağı Ekur’u yağmalayarak, ganimeti gemilerle başkentine taşımasına bağlanır. Anlatıya göre tanrılar bu olaydan sonra Akkadlar’ı cezalandırmak için üzerlerine Gutiler’i göndermiştir.
Sayfa 83 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Suriye - Mezopotamya'daki çok daha eski meclisler, demokrasinin kökenini yeniden düşünmemizi öğretir. Bizleri Yunan tarzı demokrasinin kökenlerinin Doğu'da olduğunu ve bugünün demokrasilerinin, tarihin çoğunluğu boyunca herhangi bir anlamda demokrasi kabiliyeti yoktur diye çizilen halkların ilk kendi kendini idare deneylerine borçlu olduğunu görmeye davet eder. Ex oriente lux : Meclise dayalı demokrasinin ışığı ilk Doğu'da doğmuştu, Batı'da değil.
Sayfa 30 - Say
Akkad Kralı Sargon’un torunu Naram-Sin’in ünlü dikili taşı…
(…) İran sınırındaki Lullubi adlı bir kabileye karşı kazanılan bir zaferin anısına Babil yakınındaki Sippar’da dikilmiştir. Naram-Sin’den bin yıl kadar sonra Elam kralı tarafından Susa’ya götürülmüş olan bu eser, şimdi Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
Sayfa 81 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Akkad Kralı Sargon'un torunu Naram-Sin...
Akkad orduları, Naram-Sin önderliğinde Güneydoğu Anadolu bölgesine de ulaşmıştır. Diyarbakır yakınındaki Pir Hüseyin adlı eski yerleşmede, buraya yapılan seferin başarısını kutlamak için dikilen stel, günümüzde İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Sayfa 81 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Reklam
Yukarı Dicle bölgesi, Akkad ve Assur kralları için stratejik bir bölgeydi. Mezopotamya’ya hayat veren iki nehirden biri olan Dicle’nin kaynak bölgesinin bu krallıklar için kutsal bir anlam taşıdığı anlaşılmaktadır.
Sayfa 80 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Akkad Kralı Sargon…
Arkeolojik olarak belgelenemese de yazıtlara göre Sargon, Tuz Gölü’nün güneyindeki Puruşhanda (Acemhöyük) adlı kentte oturan Akkadlı tüccarların yardım istemesi üzerine, Orta Anadolu’ya ordusuyla sefer yapan ilk kraldır.
Sayfa 78 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Sümerlerde bazı heykeller sakalsız ve saçsız yapılmaktayken, Sami kökenli Akkad, Babil ve Assur gibi krallıklarda krallar her zaman, erkeklik sembolü olarak kabul edilen sakalları ve saçlarıyla birlikte gösterilirdi.
Sayfa 77 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Akkad Krallığı, Mezopotamya uygarlıkları arasında ikinci ve birinci binyılda önemli rol oynayan Assur ve Babil gibi Sami kökenli krallıkların öncüsüdür. Akkadca ise Assurca ve Babilce gibi lehçeleri de kapsayan dilin adıdır. Yaklaşık 200 yıl kadar tarih sahnesinde kalan devletin krallarından özellikle ikisi bu süreçte oldukça önemli rol oynamıştır: Sargon (2334-2279) ve Naram-Sin (2254-2218).
Sayfa 76 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Sami toplumlarının Mezopotamya'ya gelişiKitabı okuyor
Reklam
Felsefe tarihçisinin yazmadan önce sorması gereken sorular
-> Bu meselelerden ilki, ona göre, felsefenin başlangıçları konusun­ da belli bir görüşe sahip olmaktır. O, yani felsefe tarihçisi felsefeyi Aristotales'in de ilk defa olarak açık bir biçimde ortaya koymuş olduğu gi­bi ilk kez 6. yüzyılda İonya şehirlerinden Milet'te ortaya çıkan ve ilk temsilcisi olarak Thales kabul edilen düşünce hareketiyle mi başlatacaktır, yoksa onun kaynağını daha eski bir tarihe, daha başka bir kültüre, örneğin Mısır veya Mezopotamya kültürlerine mi geri götürecektir? -> Brehier'ye göre, ikinci olarak, bir felsefe tarihçisi şu soruya da cevap vermek zorundadır: "Acaba felsefi düşüncenin diğer insani fa­aliyet alanlarına ait tarihlerden ayrı bir tarihin konusu olabilecek öl­çüde bağımsız bir varlığından sözedilebilir mi?" Başka deyişle felsefi düşünceler ayrı bir araştırmaya konu olabilecek ölçüde diğer insani­ kültürel alanlara ait faaliyetlerden, örneğin dinden, sanattan, siyaset­ten bağımsız mıdırlar? -> Brehier üçüncü ve son olarak bir felsefe tarihçisinin şu soruyu da cevaplandırması gerektiği kanaatindedir: "Acaba felsefede bir ev­rimden veya düzenli bir ilerlemeden sözedilebilir mi?" Yoksa felsefi kuram ve düşünceler gelişigüzel ve olası bir tarzda birbirlerini takip mi etmektedirler?
Önasya’daki birçok toplumun örnek aldığı kahramanlık öykülerinin şiirsel bir biçimde anlatılması modeli ilk kez Sümerlerde karşımıza çıkar. Çoğu kahramanlık öykülerinden oluşan destan biçimindeki bu öyküler olasılıkla arp ve lir eşliğinde okunmakta, yeni kuşak bunları müziğiyle birlikte ezberlemekteydi.
Sayfa 70 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Erken Hanedanlar DönemiKitabı okuyor
Sümerlerin, adı yazılı belgelere geçen yüzlerce tanrısı vardı. Ancak bunların tümü aynı derecede kutsanmamaktaydı. Önemli tanrı ve tanrıçalar üst sıralarda yer alırken, eşleri, çocukları veya hizmetkârları alt sıralarda bulunmaktaydılar.
Sayfa 68 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Erken Hanedanlar DönemiKitabı okuyor
"Ur'a Ağıt", bazı akademisyenler tarafından Eski Ahit'teki Ağıtlar Kitabı'na benzetilmişti. Akademisyenlerin birbirinden farklı çivi yazılı tabletlerden bir araya getirdikleri bu coskulu eserde Tanrıça, Ningal şehri için göz yaşı döker: "Çanak çömlek değil de ölüler kaplamıştı kapıları. Aralandı surlar; yığıldı
"Kral Mezarı"
Mezarlardan en etkileyici buluntulara sahip olanının içine yüzeyden bir rampa ile inilmiş ve mezar odasının erkek (asker) ve kadın refakatçıların bedenleriyle birlikte toplam 74 iskelet, ayrıca cenaze törenine ait 6 öküz tarafından çekilen iki arabayla karşılaşılmıştır. Anlaşıldığı kadarıyla kral ölünce maiyetindekiler de kurban edilmiş ve birlikte gömülmüşlerdi.
Sayfa 65 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Erken Hanedanlar DönemiKitabı okuyor
743 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.