Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sevda S.

Herkesin üç kişiliği vardır: Ortaya çıkardığı, sahip olduğu ve sahip olduğunu sandığı. [SHANG SHOU,233-297]
Sayfa 40 - İletişimKitabı okuyor
Reklam
Kâinatta çıt yoktu. Okyanus, bir evliya kabristanı kadar sessizdi.
Sayfa 21 - İletişimKitabı okuyor
"Sevgilim, bu adamlar bizi öldürecek!" Son sözlerime şerh düşüyorum : "KORKMA BEN VARIM! "

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevda S.
@Sevorosky·Bir kitabı okumaya başladı
Korkma Ben Varım
Korkma Ben VarımMurat Menteş
8.3/10 · 8,2bin okunma
Aşk insanın sadece psikolojisini ve kimyasını değil; tarihini, müziğini, coğrafyasını, edebiyatını, fiziğini, beslenme çantasının içindekilerini, hayat bilgisini de değiştiriyor.
Sayfa 14 - İletişimKitabı okuyor
Reklam
İttihat ve Terakki Cemiyeti Hakkında
Halktan geldiler. Fakat kısa zamanda halktan koptular. Birer halk adamı, hatta birer efsane kahramanı gibi çıktılar. Fakat hemen birer sorumsuz klik adamı oldular. İstibdada karşı ayaklandılar. Fakat getirdikleri de bir nevi istibdat oldu.
Şahlanan şairi ( Nazım Hikmet) zaptetmeye çalışırdık. Doktor Nazım sinirlenmezdi. Tane tane konuşurdu: --- Canım oğlum, sen gene bildiğin inkılabı yap! Ama ne yapalım ki, bizim zamanımızda beklediğimiz inkılap, meşrutiyet inkılabıydı. Biz de meşrutiyetçi olduk. Onu başaralım dedik. Hoş onu da yüzümüze gözümüze bulaştırdık ya...
Sayfa 231 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Volga'da, Don'da otuz milyon insan açlıktan eriyordu. Ülkeler, ateşe ve ihtilale verilmişti. Büyük bir hanedan devrilmişti. Bu hanedandan ortada tek kişi kalmamıştı. Tahtı ayakta tutan sınıfların bütün mensupları; asiller, ruhaniler, dünyanın en kalabalık ordusunun bütün kumanda kadrosu, köy ve toprak aristokrasisi, şehir burjuvazisi olduğu gibi tasfiye olunmuştu. Silindir hiç durmadan yürüyordu. Akademiler, üniversiteler,ceski kalem, fikir ve sanat mahfilleri olduğu gibi boşalmıştı. Sıra daha aşağı kademelere de gelmişti. Her yerde yeni insanlar görülüyor ve bu insanlar durmadan değişiyorlardı. Bu tecrübeyi dünyada ancak bu toprak kaldırabilirdi. Bu tecrübe yalnız burada yaşayan insanların ruh yapısına uygundu : herşeyi bir anda feda edebilmek. Bir anda yapmak. Sonra gene bir anda yıkabilmek... Rus ruhu bir aşırılar alemiydi : Rus ihtilâli ise, tarihin en büyük aşırılığıydı...
Sayfa 198 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Bizim Azerbaycan'ın alın yazısını toprağın üstü değil altı tayin eder, diyordu. Bu neft ( petrol ) burada kaynadıkça, biz ona değil, o bize kumanda edecektir. Bu çıkan neftten bizim kullandığımız, bir idare lambasını dolduracak kadardır. Ancak bütün Rusya'da hayat bu nefte göre ayarlanmıştır. Ne çare ki bu iki memleketin kaderini, bu kara çamur birbirine yapıştırmıştır. Bunun için bizde toprak meselesi değil, neft meselesi vardır.
Sayfa 180 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Yalnız Bakü, o zaman her türlü bağ ve bahçeden mahrumdu. Orası eski bir denizin dibi, bir rüzgar kuyusuydu. Allah bu çölün altına şu petrol hazinesini de koymamış olsaydı, oradaki caddelerin, konakların yerlerinde yalnız yerler eserdi.
Sayfa 179 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Reklam
Sonra, bu son dünya harbinde, sayısız cephelerde harbe sürüklenen milyonlarca insanın öyküsü vardı. Bütün bu eski savaşçılardan sağ kalanlar, dünyanın her yerinde, öyle bir ateş çemberinden geçmişlerdi ki, şimdi onlar neticeyi terazinin gözüne koydukları zaman ellerinde kalan şey, koskocaman bir aldanıştan, bir hayal kırıklığından ibaretti. Bu da doğruydu. Ben de eski bir savaşçı ve bu hayal kırıklığına uğrayanlardan biriydim. Sonu gelmez yağmalar, uluslararası çapta soygunlar, yeni yeni harpler ve ihtilaller ise elbette ki bir gerçekti. Örneğin şu bizim Anadolu... Dünyayı bölüşenler orada yaşayanlara, daha bir avuç bozkırı bile çok görüyorlardı.
Sayfa 156 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Kaç gündür Derbent'teyim. Derbent, Hazar Denizi'yle Kafkas dağları arasında tarihin ve eski dünyanın kilit noktalarından biridir. Çocukluğumda dinlediğim masallarda adını o kadar çok duyduğum Kafdağı'nın kapısı işte burasıdır. Masallara göre Yecüc- Mecücler, bu duvarın ardında yaşarlar ve açılsın diye daima kapıları zorlarlardı. Bütün çağlar boyunca kavimler; kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye hep buradan geçtiler. Tarih öncesi kabileleriyle, tarihî çağların istila dalgalarının geçit yeri burasıydı. İskitler, Gimeriler, Medler buradan geçtiler. İran, Roma, Bizans, Arap, Selçuk, Osmanlı imparatorluklarının sınırları burada sona erdi. Bu milletler için bu geçidin ötesi dünyanın sonu sayılırdı.
Sayfa 141 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Pekiyi ama diyordum, bu insanlar kendi sefaletlerinden niçin kendileri sorumlu olsunlar? Evet, kendi maddi ve manevî sefaletlerinden? Yüzyıllar boyunca bu insanlara ne verdik? Köylerine yol mu yaptık? Yol başına mektep mi kurduk? Camisi, muallimi, imamı mı vardı? Hastalıklarıyla mı savaştık? Eşkıyaya, toprak ağasına, şeyhe, mütegallibeye karşı onu koruduk mu? Dinin hükümlerini, milletin adını, vatanın sınırlarını öğrettik de öğrenmediler mi? Verdiği vergileri, aldığımız askerleri söyledik mi? Padişahın adını nereden bilsin? Başkentin adını nereden bilsin? Hatta bütün bunlara rağmen onun gene burada olmasına şükretmeli. Yoksa bu at birgün başını kaldırır bizi üstünden atabilir!...
Sayfa 91 - RemziKitabı okuyor
Batılılar aşamalardan geçerek günümüze ulaşmışken, biz üstün bir medeniyetle karşılaşıp onu kabul etmek zorunda kaldık. Bedel olarak binlerce yıllık gelişimimizin çizdiği yoldan ayrılmamız gerekti. Bundan dolayı pek çok bozulma ve sıkıntı cereyan etti. Gelgelelim daha fazla kendi halimize bırakılmış olsaydık bile - beş yüzyıl önce veya günümüzde - elle tutulur bir ilerleme kaydedemeyebilirdik. Çin'in ve Hindistan'ın kırsal kesimlerine gitseniz, hayatın bugün bile hala Buda ve Konfüçyüs döneminde nasılsa ona yakın devam ettiğini görürsünüz. Yine de yalnızca kendi doğalarına uyan yoldan gitmeyi seçtiler.
Sayfa 24 - İthakiKitabı okudu
Sevda S.
@Sevorosky·Bir kitabı okumaya başladı
Suyu Arayan Adam
Suyu Arayan AdamŞevket Süreyya Aydemir
8.5/10 · 3.447 okunma
199 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.