Eski Orta Asya Türk toplumlarında kadının yeri, çağdaşı diğer toplumlardaki kadınlara kıyasla oldukça ileri bir seviyededir. Bu durum sadece aileler çerisinde değil, toplum hayatında da kendini gösterir. Kadınlar hiçbir zaman erkeklerden ayrı, onlara kıyasla daha az hakka sahip, diğer bir deyişle toplumda ikinci plana atılan bir konumda olmamış, aksine her zaman erkeklerle eşit görülmüştür. Kadınların gerek kendi toplumu içindeki erkeklerden gerek yabancı erkeklerden kaçmadığı, kendilerini onlardan gizleme gereği duymadığı İbn Fazlan’ın seyahatnamesinde hayretle dile getirilmiştir. Kadın, toplumun her alanında erkek ile beraber yer almış, onunla aynı faaliyetlerde bulunmuştur. Hatta daha çok erkeklere özgü eylemler olarak kabul edilen at binme, silah kullanma ve avcılığa dahi kadınların erkeklerle eşit oranda katıldığı gözlemlenmiştir. Sayılanların yanı sıra, her ne kadar asli görevleri arasında yer almasa da kadınların savaşlara dahi erkeklerle birlikte katıldıkları, gerektiğinde düşman askerlerini esir aldıkları kaynaklarda mevcuttur. Hatta bu nedenlerle bazı Türk topluluklarında kadınların erkeklerden daha güçlü bir yapıya sahip olduğu bile dile getirilmiştir. Kadınlar, dini konularda da aktif roller almışlar, tıpkı erkekler gibi dini törenlere katılmış, gerektiğinde törenlere başkanlık bile etmişlerdir.
Kadınların toplum hayatında bu kadar aktif rol oynamasının temelinde Türk toplumunun savaşçı bir yapıda olması gerçeği yatmaktadır.