Yüzü, meyve tezgâhının altına yuvarlanmış, bütün günü orada geçirip, pazar toplanıp kaldırıldıktan sonra çöpçülerin süpürdüğü ezilmiş bir şeftaliye benziyor şimdi.
Artık yeni insanlar sevmekte güçlük çektiğin yaşlara geldiğinde, daha az müşkülpesent ve muhtemelen daha cesur olduğun yaşlarında bir yolunu bulup çok sevmeyi başardığın birini havaalanına bıraktıktan sonra, o dev ayrılık makinesinin kapısından çıkıp birkaç saat önce birlikte geçtiğiniz yollardan, bu defa tek başına elin kolun bomboş dōnerken kuru ekmek gibi ufalanıyordu için.
Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım.
Gittin artık seni ben nerde bulup yalvarayım.
Şimdi ben tıpkı şifasız kanayan bir yarayım.
Gittin artık seni ben nerde bulup yalvarayım..
Hiç farkına varmadan babası olmuştu. Kalbini karısına açmayan, evinin dışındaki hayatı evinin içindekinden daha önemli bulan, evdeki yürek sızılarını anlamayan, anlasa da umursamayan, çehresi daima asık, sesi daima gür ve azarlamaya hazır babası.