Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Boran Fırtınası
Boran bir yaban kuştur. Gökyüzünün mavisine bata çıka bir maviş kuş. Konmaz hiçbir yere. Yuvasından bozkırlara koşan sulardan yuvasına. Çok zor yakalanır. Şahin bile tutamaz onu kanadından. Yabandır. Asidir ha! Rengi kadar güzeldir. Güvercin sahipleri sevmez boranı. Girer evcil sürüsüne. Peşine mutlaka takılan olur. Bazen sürü bile düşer ardına. Ya vurulur ya da yaralıyken yakalanır. Diğer kuşlarla aynı kafese kapatılır. Hiçbir evcil kuşu yaklaştırmaz kendine. Hele bir de güvercin besleyenler, Evcilleştirmek için kanadının tüylerini çekti mi Vay vay! Yemez artık yemini. Ya açlıktan ölür ya da kafesin demirine kendini vura vura öldürür. Sesi çığlıktır artık, turna indirir. Ya gökyüzüdür ya ölümdür boran. Boranlar kalktı mapushanelerden. Şehre sokulmamış evlerden. Dökerek renklerini şehirlerin ufkuna, gittiler dağların doruklarına... youtube.com/watch?v=Shmm4en...
“Seninle oynayamam, evcil değilim.” “Evcil ne demek?” dedi Küçük Prens. “Bağlar kurmak demektir.” “Bağlar kurmak mı?” “Evet, sözgelimi sen benim için yüzbinlerce oğlan çocuğundan birisin. Ne senin bana bir gereksinmen var ne de benim sana. Ben de senin için yüz binlerce tilkiden biriyim. Ama beni evcilleştirirsen birbirimize gereksinme duyarız. Sen benim için dünyada bir tane olursun, ben de senin için.” “Biraz biraz anlıyorum,” dedi Küçük Prens, “bir çiçek var... Galiba beni evcilleştirdi.” “Evcilleştirmek için ne yapmalıyım?” “Çok sabırlı olmalısın. Önce benden biraz ötede çimenlerin arasında oturacaksın. Şöyle. Ben seni göz ucuyla süzeceğim, sen ağzını açmayacaksın. Çünkü sözcükler, yanlış anlama kaynağıdır. Her gün biraz daha yanımda oturursun...” Ertesi gün Küçük Prens yine geldi. “Hep aynı saatte gelsen daha iyi olur,” dedi tilki. “sözgelimi öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Her geçen dakika mutluluğum artar. Saat dört dedi mi meraktan yerimde duramaz olurum. Mutluluğumun armağanını veririm sana. Ama gelişigüzel gelirsen içimi sana hangi saatte hazırlayacağımı bilemem.”
Reklam
Hindistan'da filleri evcilleştirmek için ilginç bir yöntem kullanılırmış. Orman zeminine, filin içine düşebileceği büyüklükte bir çukur kazılır ve üzeri dallarla örtülür. Yavru fil gelip dallara bastığında çukurun içine düşer. Fil, çukurdan çıkmaya çabalar ama başaramaz, takatsiz kalır, kurtulma ümidi kaybolur, hayatına dair müthiş bir korkuya kapılır, çaresizce bir mucize kurtuluş yolu veya ecelini beklemeye başlar. Fil avcıları yüzlerini de kapatan tümüyle simsiyah giysiler içinde, ellerinde sopalarla gelip fili şiddetli bir şekilde döver, yara bere içinde bırakırlar. Hayvan, yediği sopaların ve yaralarının verdiği acıdan ve çukura düşmesi nedeniyle yaşadığı korkudan dolayı, hayatında görmediği bir bunalım ve ruhi çöküntü yaşar, birkaç saat içinde... Sonra aynı avcılar, ağaçların arkasına gider ve üzerlerindeki siyah elbiseleri tümüyle çıkarıp, baştan aşağı beyaz elbiselerle ve ellerinde çeşit çeşit yiyecek ve meyve sepetleriyle geri gelirler. File şefkatle yaklaşır, onu besler, yaralarına pansuman yapar, okşayıp sever, güzel sözler söyler ve onu düştüğü çukurdan çıkarırlar. Fil, bu beyaz giysili kurtarıcılarının kendisine gösterdiği karşılıksız sevgi ve ilgiden dolayı o kadar minnettar kalır ki o andan itibaren ömür boyu onların gönüllü kölesi olur, her istediklerini yapar ve asla sözlerinden çıkmaz. Onların kendisini az önce tuzağa düşüren, bunalıma sürükleyen ve döven siyah giysili adamlar olabileceği aklına dahi gelmez... Alıntı
Bir gün insanlardan kaçan, yalnız yaşamayı tercih eden yaşlı bir adama sorarlar. “Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?” Yaşlı adam cevap verir: " Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor. Ve iki kartal. İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek. Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek.” ”-Ama senin
"İnsanların "insanileştirilemediği" bir dünyada hayvanları evcilleştirmek trajik bir eylemdir." Elif
Günaydın..
Günaydın 🐞✈🦋🍀🌸🌺💙 GU‌ZEL BI‌R O‌G‌RETI‌.... Bir gu‌n insanlardan kac‌an, yalnız yas‌amayı tercih eden yas‌lı bir adama sorarlar. “Su‌rekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?” Yas‌lı adam cevap verir: -“ Yapacak c‌ok is‌im var". I‌ki s‌ahin eg‌itmem gerekiyor. Ve iki kartal. I‌ki tavs‌an sakinles‌tirmek ve yılanı eg‌itmek. Es‌eg‌i motive
Reklam
Alıntı
Hindistan'da filleri evcilleştirmek için ilginç bir yöntem kullanılırmış. Orman zeminine, filin içine düşebileceği büyüklükte bir çukur kazılır ve üzeri dallarla örtülür. Yavru fil gelip dallara bastığında çukurun içine düşer. Fil, çukurdan çıkmaya çabalar ama başaramaz, takatsiz kalır, kurtulma ümidi kaybolur, hayatına dair müthiş bir korkuya kapılır, çaresizce bir mucize kurtuluş yolu veya ecelini beklemeye başlar. Fil avcıları yüzlerini de kapatan tümüyle simsiyah giysiler içinde, ellerinde sopalarla gelip fili şiddetli bir şekilde döver, yara bere içinde bırakırlar. Hayvan, yediği sopaların ve yaralarının verdiği acıdan ve çukura düşmesi nedeniyle yaşadığı korkudan dolayı, hayatında görmediği bir bunalım ve ruhi çöküntü yaşar, birkaç saat içinde... Sonra aynı avcılar, ağaçların arkasına gider ve üzerlerindeki, siyah elbiseleri tümüyle çıkarıp, baştan aşağı beyaz elbiselerle ve ellerinde çeşit çeşit yiyecek ve meyve sepetleriyle geri gelirler. File şefkatle yaklaşır, onu besler, yaralarına pansuman yapar, okşayıp sever, güzel sözler söyler ve onu düştüğü çukurdan çıkarırlar. Fil bu, beyaz giysili kurtarıcıların kendisine gösterdiği karşılıksız sevgi ve ilgiden dolayı o kadar minnettar kalır ki o andan itibaren ömür boyu onların gönüllü kölesi olur, her istediklerini yapar ve asla sözlerinden çıkmaz. Onların kendisini az önce tuzağa düşüren, bunalıma sürükleyen ve döven siyah giysili adamlar olabileceği aklına dahi aklına gelmez.
Günün öğretisi:
Bir gün yaşlı bir münzeviye sorarlar: ( Münzevi:Arapça kökenli bir kelime olup, insanlardan kaçan, yalnız yaşamayı tercih eden insan anlamındadır. ) "Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?" Münzevi cevap verir: - "Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor. Ve iki kartal. İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek.
Hüznü evcilleştirmek niye ?
'Evcilleştirmek' ne demek? ... 'Bağlar kurmak' anlamına gelir."
Küçük Prens
Küçük Prens
Reklam
GÜZEL BİR ÖĞRETİ Bir gün insanlardan kaçan, yalnız yaşamayı tercih eden yaşlı bir adama sorarlar. “Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?” Yaşlı adam cevap verir: " Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor. Ve iki kartal. İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek. Eşeği motive etmek ve aslanı
Bir gün yaşlı bir Münzeviye sorarlar: (Münzevi: insanlardan kaçan yalnız yaşamayı tercih eden insan anlamındadır.) “Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?” Münzevi cevap verir: -“ Yapacak çok işim var”. İki şahin eğitmem gerekiyor. Ve iki kartal. İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek. Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek.” **”Ama
kafkaokur/4 ( tek ve özel )
Hayatımıza giren, ruhumuza dokunan her insana kalbimizin bir köşesini veririz. Kimileri daha büyük bir yere sahip olur, kimileri biraz daha küçük ve belki çoğu kalbimize henüz uğramadan hayatımıza veda eder. Hayatımızda tuttuğumuz ve aynı şekilde hayatımıza tutunan her insanı önce tanımaya başlarız, ardından ona alışırız ve nihayetinde onunla eşsiz bağ kurarız. Sonra o ismi her duyduğumuzda isim başkalaşır, imgelere, duygulara ve mimiklere dönüşür. Biz bu duruma "bağ kurmak" derken, Küçük Prens'in meşhur tilkisi "evcilleştirmek kelimesini kullanarak, bir varlığın diğer bir varlığın hayatında "başka, öteki" olmaktan sıyrılarak nasıl 'tek ve özel' olabileceğini en güzel şekilde açıklamıştır.
Bir gün yaşlı bir münzeviye sorarlar: "Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?" Münzevi cevap verir: "Yapacak çok işim var. İki şahin ve iki kartal eğitmem gerekiyor. İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek. Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek." "Ama etrafında hiç hayvan yok!" derler. "Onlar içimizde yaşayan hayvanlar." diye cevap verir. 💢 İki şahin gördüklerine saldırıyor. İyi-kötü, faydalı-zararlı. Onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim: onlar benim gözlerim. 💢 İki kartal dokundukları her şeyi mahvediyor, parçalıyor. Onlara zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim: onlar benim ellerim. 💢 Tavşanlar her zaman korkar ve saklanır. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim: onlar benim ayaklarım. 💢 En zor kısmı yılanı izlemek. Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da, her zaman saldırmaya, sokmaya, herkesi zehirlemeye hazır. Onu kontrol etmeliyim: bu benim dilim. 💢 Eşek doğal olarak çok inatçı ve her zaman yorgun ve işten kaytarıyor. Ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim: bu benim vücudum. 💢 Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir aslanı evcilleştirmeliyim. Gururlu, kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor: bu da benim egom. "Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var..."
İçimizdeki Hayvanlar
Bir gün yaşlı bir münzevi*’ye sorarlar: "Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?" Münzevi cevap verir: "Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor. Ve iki kartal. İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek. Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek." "Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz!" "Neredeler?" Münzevi cevap verir: "Onlar içimizde yaşayan hayvanlar." "İki şahin gördükleri herşeye saldırıyor. İyi-kötü, faydalı-zararlı. Onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim gözlerim." "İki kartal dokundukları herşeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyor. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim ellerim." "Tavşanlar her zaman kaçar, korkar ve saklanır. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil.Çünku onlar benim ayaklarım." "En zor kısmı yılanı izlemek. Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da, her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır. Bu yüzden onu takip edip, disiplinli olmalıyım. Çünkü bu benim dilim." "Eşek herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve işini yapmak istemiyor. Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim. Çünkü bu benim vücudum." "Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir arslanı evcilleştirmek istiyorum. Gururlu, kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor. O aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü bu benim egom." "Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var.! *münzevi=insanlardan kaçan, tek başına yaşamayı seven.
193 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.