Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şiirde anlam aramak evin duvarına renk beğenmek için bir resim sergisi gezmekten farksızdır. Çünkü şiirde anlam arayanlarla duvar örüp ufku daraltanlar aynı sığ suların balıkalarıdır. Şairin bir derdi olsa kağıda düzünden girer yani düzyazıya başvururdu. Bir şiir üzerine elbette konuşulur ama aynı şiir hakkında birbirinden farklı olan düşünceler üzerine bir puanlama yapılamaz
Edebiyat sınavlarının en beylik sorusudur: Şair burada ne demek istemiş? işin aslını ararsanız, tarih boyunca hiçbir şair, yazdığı şiirlerde ne demek istediğini kendi de bilmemiştir. Şiirde anlam aramak, evin duvarlarına renk beğenmek için bir resim sergisi gezmekten farksızdır. Çünkü, şiirde anlam arayanlarla duvar örüp ufku daraltanlar aynı sığ suların balıklarıdır. Şairin derdi bir şeyler anlatmak olsa kağıda düzünden girer, yani düzyazıya başvururdu. Bir şiir üzerine elbette konuşulur, düşünce belirtilir. Ama aynı şiir hakkında birbirinden farklı olan düşünceler arasında bir puanlama yapılamaz.
Reklam
Clarence Richard Johnson, atölyede çalışan bir çocuğun evini, ailesini, yaşadığı yeri merak ederek onunla beraber gi­der. Çocuk, annesi, babası ve dört kardeşiyle yaşıyordur. Rum olan ailede baba, savaşta yaralandığı için ağır iş yapamıyor, bu nedenle Galata Köprüsü'nde şerit ve kurdele satıyor. Evin geçimi baba ve ayakkabı atölyesinde çalışan on bir yaşında­ ki çocuğun gelirine bağlı. Bayan Johnson, ayakkabıcılıkta yı­lın yedi ayı iş olmadığını ya da çok az olduğunu söyleyerek, bu zamanlarda nasıl geçindiklerini sorunca, şu yanıtı veriyor: "Daha az yiyoruz madam." Prof. Johnson'un araştırma ki­tabına, evden ayrılırken yazdığı şu satırlar, çalıştırılan çocuk­ların dramını hikayeleştiren Kemalettin Tuğcu'nun duyarlı­ğını taşıyor: "Kapı aralığında bize 'güle güle' diyen oğlanın görüntüsü unutulmayacak kadar etkileyici. Kollarında küçük kız kardeşini tutuyor; hayranlık dolu bakışları yorgunluğun izlerini neredeyse yok etmiş."
Sayfa 71 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Amsterdam'da bir evin arka odalarında ailesi ve dostlarıyla birlikte gizlenen Anne Frank adlı Yahudi kızın, yaşadıklarını anlattığı anı defteri tüm dünyada okunmaktadır. Ama bizim, Balkan Savaşı esnasında Edirneli bir Yahudi kadınımızın tuttuğu hatıra defterinin varlığından haberimiz dahi yoktur. Oysa, Angelo Gueron'un hatıra defteri bütün dünyaya insanlık ve vatanseverlik dersi verecek güzelliktedir.
Şiirde anlam aramak,evin duvarlarına renk beğenmek için bir resim sergisi gezmekten farksızdır.
''Güneş ışığı bie enerji biçimi ve rüzgarlar ile gelgitler de enerjinin ortaya çıkış şekilleri.Peki,onları kullanıyor muyuz? Malesef hayır! Evin kapısını,penceresini yakarak ısınan kiracılar gibi hala odun ve kömür yakıyoruz.''
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
DUDAK PAYI Çay bardağında Bırakılan dudak payı Kadar bile Uzak kalamam Gözlerine Yakın olsun isterim Ellerime ellerin Yanındaki beton binaya Yaslanması gibi Köhne bir evin Seni bir çivi Gibi çaktım Çünkü beynime Ve toplayıp Bütün kerpetenleri Attım denize SUNAY AKIN
Bizim Uzay Hikayemiz
"Uzaya giden adamımız olmayacak. 1960'lı yılların İstanbul'unda, Aksaray'daki bir evin lambaları kapatılırdı her gece, salonu dolduran insanlar nefeslerini tutarak, yerde ışıklar saçarak gezinen uçan daireyi seyrederlerdi! Memleketimden uzay manzaraları Hiçbir zaman diğer gezegenlere giden bir bilim insanımızın resmini duvarımıza
Küçük Ahmet, annesinin üstünün başının kirli, ayakkabılarının çamurlu olduğu, okula böyle gidemeyeceği uyarılarına aldırmadan evden çıkar. İlkokul binasından içeri girdiğinde, arkadaşlarıyla birlikte öğretmenin derse girmesini bekler. Sınıfa giren öğretmen, öğrenciler ayaktayken Ahmet'e seslenir: "Ahmet, çabuk eve git ve üstünü başını düzeltip öyle gel!" Ahmet, çaresiz evin yolunu tutar... Öğretmen, Ahmet'in annesidir! Öyküdeki çocuğu siz, Ahmet Taner Kışlalı olarak tanıyacaksınız...
Sayfa 173Kitabı okudu
'Yukardalar...'
Öyle ki, 12 Mart sonrasında İstanbul'un sokak, ev ev arandığı günlerde, Yılmaz Güney'in Levent'teki evinin kapısı da çalınır. Kapıyı açan sanatçı karşısında bir komiser ve silahlı polisler görür: "İhbar aldık, Mahir'le arkadaşlarını evinizde saklıyormuşsunuz!" Kapının eşiğinde duran Yılmaz Güney, komiserin bu sözü üzerine filmlerindeki o şakacı tebessümünü takınarak, parmağıyla evin üst katını gösterir: "Yukardalar..." Güney'in bu hareketi, komiseri ve tüm polisleri bir film sahnesi izliyorlarmış gibi güldürür. Silahlı adamlar kahkaha atarak ayrılırlar sanatçının kapısından. Oysa aranan insanlar o gece gerçekten de evin çatı katında gizleniyorlardı. Yılmaz Güney doğruyu söylemiştir polislere!
Sayfa 139 - Türkiye iş bankası - kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çay bardağında Bırakılan dudak payı Kadar bile Uzak kalamam Gözlerine Yakın olsun isterim Ellerime ellerin Yanındaki beton binaya Yaslanması gibi Köhne bir evin Seni bir çivi Gibi çaktım Çünkü beynime Ve toplayıp Bütün kerpetenleri Attım denize Sunay Akın
Dudak Payı
Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine Yakın olsun isterim ellerime ellerin yanında beton binaya yaslanması gibi köhne bir evin Seni bir çivi gibi çaktım çünkü beynime ve toplayıp bütün kerpetenleri attım denize
Sayfa 60 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
Şiirde anlam aramak, evin duvarlarına renk beğenmek için bir resim sergisi gezmekten farksızdır.
Sayfa 1 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
212 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.