Kitapla ilk tanıştığımda inanılmaz pozitif yorumlar ve "Hayatımın en iyi kitabı, en ters köşe yapan kitap vs. gibi değerlendirmelerle karşılaştım. Öykünün başlangıcı ve şu zamanda sürekli geriye gitme kavramı gerçekten benim içinde yaratıcı ve keyifliydi. Ancak kitap ilerledikçe sürekli benzer bir anlatı aldı yürüdü. Gereksiz karakterler, konunun sakız gibi uzaması beni çok baydı. 200 sayfalık bir kitap olsa belki okunabilitesi daha kolay olurdu. Çok keyif alamadım. Ters köşe yapmak adına dıdının dıdısına olayın bağlanması da genelde beni çok zorlayan bir kavramdır. Hele sonunda da pespembe bir final.
Beni pek sarmadı.
Okuduğum en tatlı bilim kitaplarından biriydi. Hocamınız konuyu açıklaması, örneklerle desteklemesi, anlaşılır bir şekilde ifade etmesi harikaydı. Bir sürü yeni şeyler ve hayranlık uyandıracak bilgiler öğrendim. Özellikle Kanser konusunda ne kadar çok şeyi yanlış biliyoruz.
Bilimseverlerin, biyoloji ve genetiğe ilgi duyanların severek okuyup çok şey öğreneceği ve hocamızın çalışmaları ile gururlanacağını şuan ki etiket fiyatı 50 TL gibi komik bir fiyat olan efsanevi bir yapıt. Herkese öneriyorum.
Ben ne zaman Nazım okusam hayatına dair bir şey öğrensem hep içim cız ediyor. Vatanını bu kadar seven bir insanın sadece düşündüğü için bu kadar esaret çekmesi gerçekten kabul edilebilir değil. Kendisinin derin ruhunun Türk sanatında olmasından, kendisine ait bir oratoryo, kuva-yı milliye destanı gibi şaheser oluşturup sanatın her alanında bu büyük kalemi yaşatıyor olmamızdan dolayı çok mutluyum.
Ben ne zaman Nazım okusam boğazımda bir şey düğümleniyor bu eserde de kardeşinin küçük bir mektubu ile yazarın biyografinde kısa bir yolculuk yapıyoruz.
İyi ki Nazım bir şeyler yazmış ve biz okumuşuz.
Bence keyifli başladı ve ilerledi. Bir distopya'ya göre yaratılan evrenin detayları biraz eksik kalsa da; feminist bir dünyayı ve kadınların gözünden bir hayatı ilerletmek güzeldi. Son 150 sayfası boğmaya başlamış olsa ve sürpriz final yapmasa da yine de okunabilir bir distopya eseri.
Olmuyor. Bir kitapta bir öykü olmayınca o kitap okunamıyor. Ne bir kurgu ne bir final hiç bir olay örgüsü olmayan, 10 sayfalık koca bir bölümde üç kardeşin balık tuttuğu, bir sonraki bölümde Huş ağacı falan toplandıkları; içimi kıyan, sanat filmi tarzında ilerleyen, yazarın memleketi İsveç'in kasvetini barındıran okunabilitesi çok düşük olan kitaptır.
Bu adamın kitapları beni benden alıyor gerçekten. Neyse ki bu kitabı oldukça depresif olmasına rağmen yine de içimizi kıyacak türden değildi :). Yazarın; Dul ve Nereye Gidiyoruz Baba kitapları hem olağanüstü hem de tüyler ürpertici bularak okudum. İnanılmaz derecede ruhuma hitap eden düzeydeydi. Çevirileri çok başarılıydı. Sağlam bir zihinle kesinlikle okunması gereken eserler. Bu kitabı da yalnızlığını anlattığı ve yine muhteşem çeviri sayesinde yazarın ruh halini bize işlettirdiği bir eser. Yalnızsanız okuyun :)