Her şeyin gelip geçtiği bu dünyada elimizde kalan, arkada bıraktığımız şeylerin hiç denilecek kadar az olduğunu bilmek ne kadar üzücü değil mi ? Aşklarımız bile gelip geçiyor.Peki hiç mi bir şey kalmıyor bizden geriye, kalıyor elbette.Şarkılar, şiirler!!!
Bir kitap düşünün ki tarih ile felsefenin hayal dünyasında harmanlandiktan sonra; yazarın zihninden okuyucusunun yüreğine damla damla akıtılarak işlenmesi.Bir kitap düşünün ki ; bugüne kadar hiç rastlasmadiginiz karakterler ile kolkola girerek tarihin dar sokaklarinda, hanlarinda, evlerinde ve saraylarında musiki üstatlarından müzik dinleyin ve yine onların macera ve heyecan dolu hayatlarına , aşklarına, kavgalarına tanıklık edin . Ve o insanların arasına katılarak onlarin bilgi ve tecrübelerinden istifade edin . “Gözün görevinin görmek değili hakikati görmek olduğunu öğrenin onlardan “. Gözün hakiki gorevini öğrendikten sonra “Hakikatı gören gözün artık başka hicbirseyi görmesine gerek olmadığını “ anlayın . Bundan sonra çok konuşmanıza rağmen kendinizi bir türlü anlatamadığınızda “ Gerçeği anlatmanın tek yolunun susmak olduğunu “ öğrenin onlardan . Kısacası hayat rehberinize yeni dostlar ekleyin ...
Ömer Hayyamın Rübaileri ile ilk olarak 20 yaşında tanışmıştım.Hayyamı tanıdığım ilk dörtlüğü ;
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
olmuştu.Hemen Hasan Ali Yücelin çevirisi olan "Ömer Hayyam Dörtlükler" kitabını aldım.Okuduğum her dörtlük gerek kendi yaşantı mı, gerek iç dünyamı gerekse de inançlarımı sorgulamamı ve daha önce cesaret edemeyip düşünmekten korktuğum inanç dünyam hakkında sorular sormama vesile oldu.Dörtlükler bittiğinde kitaba başlamadan önce var olan sorgulamaktan,soru sormaktan korkan ve o korktuğu soruların üstünü örterek onlardan kaçan kişi artık yoktu.
Geçtiğimiz ay "Amin Maalouf - Semerkant " kitabı ile Ömer Hayyamın hayatına misafir oldum, yürüdüğü sokakları,aldığı eğitimleri,gittiği şehirler ve tabikide aşık olduğu kadını tanıdım.Kitap bittikten sonra Rubaileri tekrar okumamak olmazdı. Amin Maalouf Semerkantan sonra Rubailerin tekrar okunması gerekli böylece Dörtlüklerin içine derinlemesine girerek; hayal dünyanızda dörtlüklerin ahengi şarhoş olup raks etmeye başlıyorsunuz.
Kitabi bitirdikten sonra uzun süre Raif Efendiyi düşündüm.Bu kadar sıradan görünen, hayatın rüzgarına kapılmış; rüzgar ne tarafa götürürse o yöne giden, kendi istek ve arzularını unutup çalışmak,eve ekmek getirmek, alışverişe gitmek gibi günlük işleri kendine kutsal bir görev bilerek yaşamını sürdüren Raif Efendinin derinliklerinde gizlediği eşşiz aşkı biraz üzülerek, bazen de imrenerek büyük bir lezzetle okudum.Kitap bittiğinde etrafımda Raif Efendi gibi kavuşamadığı aşkını yüreğinin derinliklerine hapsetmek zorunda kalarak, sadece geçmişin hayali ile avunmak zorunda kalan binlerce insan olduğunu düşündürdü.Ama şünu açık yüreklikle söylemeliyim ki, keşke hayatımda Raif efendi gibi gerçek aşkı anlatacak birileri olsaydı, onları bulmak dileği ile.
Bir insan bir insana elbette yeterdi, lakin oda olmayınca."