Her kitabın bir dili olduğu gibi aynı zamanda bir rengi de var Peki Tek Bacaklı Yolcu kitabı ne renk? Vereceğim cevap gri ve bana hissettirdiği duygu üşümek. Evet üşümek çünkü donuk, soğuk ve bulanik bir metin Tek Bacaklı Yolcu. Bir kadın, üç erkek , yolculuklar, kokler ve arkadan gelen geçmiş. Flu mekanlarda kişilerin kendine , topluma yabancilasmasi. Hislerin yitirilisi. Yeni topraklarda kendinden kaçmak isteyip kacamayis. Tıpkı yazarımız Muller'in hayatı gibi. Zıt görüşlere sahip anne ile babanın çocuğu olan Muller, Cavusesku döneminin baskıcı yönetimini yaşamış ve Romanya 'dan Almanya'ya göç etmiştir. Kitapta geçen diğer ülke aslında Romanya'dir. Kitapta tekinsiz, tedirgin edici bir atmosfer var . Bu atmosfer Keşke Bugün Kendimle Karsilasmasaydim isimli kitabında da vardı. Ve oradaki tedirginliği bize en iyi hissettiren cumleler , karakterin sorgulama esnasinda surekli gömleğinin düğmeleri ile oynadığı kısımlardi. İnsan nereye giderse gitsin kendinden ve geçmişinden kaçamaz. Yaşadıklarımız bizim sadık dostlarımızdir. Bu kitabı bitirdiğimde aklima Kavafis'in " başka bir deniz bulamazsin. Bu şehir arkandan gelecektir dediği Şehir isimli şiiri geldi. Ve ardından kulaklarımda Ezginin Günlüğü'nun melodisi . Okuyunuz efendim . İyi okumalar.
Hüsnü Arkan'ın daha çok yazması gerektiğini gösteren eseridir bu kitap. Kendisinin ezginin günlüğü döneminden bu yana şarkıcı ve söz' yazarı yanını bilirdim ama edebiyatçı yanı ile bu kitapta tanıştım.
Mino'nun Siyah Gülü 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül ve bugün arasında fırınlanarak, aynı hayatı başka konumlardan yaşayan, ailesel bir yakınlık içerisinde yaşayan insanların farklı pencerelerinden anlatıyor. aynı hayatı başkaca yaşayan yakın insanlara tanıklığı hediye ediyor okura. mesleği askerlik olan bir adamı da, darağacına giden bir genci de, onların etrafındaki insanların duygu karmaşalarını ve netliklerini de tüm bu süireçlerde ele almakta; aşkı da ıskalamadan. "öyle sanılan şeyler"in, aslında öyle olmadığının mektuplarla ortaya çıkışı da etkili... tam da gündelik yaşamın ve ilişkilerin içinde o günlerin ve tabii ki bu günlerin hesabı, anısı, acısı ve etkisi... hüsnü arkan'ın sakin sesi, aynı şekilde kalemine de yansımış; hüzünle okuyorsunuz...
Hüsnü Arkan'ın sesi kadar hüzünlü bu kitabı okurken kaç kere gözlerim doldu hatırlayamıyorum. sonuysa kesinlikle ağlatıyor.
"insanın 'insan'a en çok benzediği çağ, çocukluk galiba"
open.spotify.com/track/4dqSHCK6j...
Bir şeyi eksik bu baharın
Çiçeği mi desem
Güneşi mi..
Eskisi kadar coşkulu çağlamıyor dereler
Sokaklar yine insan dolu
Atmak ister gibi kışın ağırlığını üzerinden
Kimi kırgın
Çoğu durgun
İçten bir gülümsemeye hasret yüzler..
Bir şeyi eksik bu baharın
Papatyalar vaktini geçirmiş
Kuşlar dönmemeye kararlı gibi göç ettikleri yerden
Bulutlar ağlamaklı
Şarkılar tatsız
Şiirler yarım..
Yalnızlıktan mı desem
Yorgunluktan mı
Bir şeyi eksik bu baharın...
Boynu bükük bir papatya
olduğuma bakıp da
senden vazgeçtim sanıp
sakın aldanma
Yedi kat yerin altından
örgütlenip
takılı verdim saçının arasına
Ezginin Günlüğü