Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ezoyolay Yalçın

İşte bu noktada aklıma soytarılık geldi. Bu, benim insanlara son yakınlaşma çabamdı. İnsanların beni dibine kadar dehşete düşürmesine rağmen onlardan ne yaparsam yapayım kopamıyor gibiydim. Böylelikle "soytarımla" birlikte insanlarla bir noktada bağ kurmayı başardım. Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum, bir ipte yürüyordum, ter içindeydim, onları eğlendirdikçe felaket ihtimali her an yaklaşıyordu.
Reklam
Mutluluk fikrimin diğer herkesin mutluluk fikriyle tamamen çelişmesinden korkuyorum. Bu korku beni tüketiyor, bazen geceleri kıvranmama, acı içinde inlememe, deliliğin eşiğine gelmeme neden oluyor. Mutlu muyum? Aslında küçüklüğümden beri insanlar sürekli şanslı biri olduğumu söylüyor ama bana sorarsanız cehennemde gibi hissediyorum, bana şanslı olduğumu söyleyenlerse benimkiyle kıyaslanamayacak ve ölçülemeyecek kadar mutlu görünüyorlar.
Utanç dolu bir hayat yaşadım. İnsan yaşamı denilen mefhum hakkında hiçbir fikrim yok.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Laiklik kelime kökeni
Eski Yunanlılar laikos terimiyle "halktan olan" kişiyi ifade etmekteydiler. Halk, yani yönetim aygıtını elinde tutmayan tabaka, yönetime maruz kalan kesim. Ortaçağ Kilise Latincesinde bu kelime laicus biçimini alarak Ruhbandan olmayan, kiliseye mensup olmayan, herhangi bir dinsel işlevi ve ünvanı olmayan kişi anlamında kullanılmıştır.
Zamanımızın en önemli gerginliği ne Latin Amerika ne de Afganistan'dan Libya'ya kadar uzanan kuşak dahilinde yaşanmaktadır; en tehlikeli durum ABD'nin Çin'e karşı (daha az oranda Rusya'ya karşı) yürüttüğü baskı kampanyasıdır.
Reklam
ABD'nin gücünü kullanma biçiminde mafyatik bir nitelik var. Bu durum, yerleşimcilerle müzakere etmeye çalışan ancak bunun yerine makineli tüfekle karşılaşan Amerikan Yerlileri'ne karşı yapılan soykırım günlerine kadar uzanır. Shawnee kabilesinden Şef Tecumseh 1811'de Vali William Henry Harrison ile müzakere etmeye çalıştığında, ABD hükümeti askeri gücünü kullanarak Tecumseh'i Kanada'ya kadar kovaladı.Harrison el konulan toprak karşılığında ödül olarak ABD başkanı oldu. Bu yaklaşım köklerini, Meksika'nın üçte birini ve sonra da Körfez kıyısını ve Kaliforniya'daki Fransız ve Rus topraklarını ele geçirerek başlangıçta Atlantik kıyısına yerleşen Birleşik Devletleri'ni Amerikan Yerlilerinin topraklarına kadar genişleten yerleşimci- sömürgeci kültürden alır.
ABD'nin Afganistan'ı işgaline 2 trilyon dolardan fazla harcandı ancak bu para ne yardım için ne de ülkenin altyapısı için kullanıldı. Bu para ABD, Pakistan ve Afganistan'daki zenginleri daha da zenginleştirdi.
ABD Taliban liderlerini katletmek için gelişmiş insansız hava araçlarını kullandı ama öldürdüğü her liderin yerine yarım düzinesi daha ortaya çıktı. Ayrıca Taliban'ın kurucularından olan, siyasi komisyon başkanı Molla Abdulgani Baradar da dahil olmak üzere, Taliban'ın şu anki sorumluları başından beri oradaydı; Taliban liderliğinin tamamını etkisiz hale getirmek hiçbir zaman mümkün değildi. ABD kazanamayacağını bildiği bir savaşa 2 trilyon dolardan fazla harcadı.
Sayfa 17 - Scala YayıncılıkKitabı okudu
Son yıllarda, ABD giriştiği savaşlarda amaçladıklarının hiçbirini gerçekleştiremedi. ABD Ekim 2001'de Afganistan'a, Taliban'ı ülkeden kovmak için girmişti, dehşet verici bombalamalar ve şüphelilerin prosedürlere uymaksızın, yasadışı transfer uygulamaları buna eşlik ediyordu; şimdiyse, 20 yıl sonra, Taliban geri döndü. ABD 2003'te, Afganistan'a savaş açmasından 2 yıl sonra, Irak'a karşı illegal bir savaş başlattı, bu savaş da Irak Parlamentosu'nun ABD birliklerine yasadışı koruma verilmesini reddetmesinin ardından ABD'nin koşulsuz çekilmesiyle sonuçlandı. ABD Irak'tan çekilirken, 2011'de Libya'ya karşı korkunç bir savaş açtı, bu savaş da bölgede kaosla sonuçlandı. Bu savaşlardan biri bile -Afganistan, Irak, Libya- ABD yanlısı yönetimlerin iktidara gelmesine yol açmadı ve her biri siviller için gereksiz acılara neden oldu.
Bu bağlamda Köktendincilerin en açık amaçlarından biri çökmekte olan bir ahlaki düzenin göstergesi olduğunu düşündükleri çağdaş cinsiyet ilişkilerinin yönelimini değiştirmek ya da daha doğru bir deyişle geri çevirmektir. Köktendincilere göre ahlaki çöküntünün nedeni ekonomide kadınların giderek daha fazla rol oynaması yüzünden Baba'nın otoritesinin baltalanmış olmasıdır. Bu otoritenin yeniden kurulabilmesi ancak ücretli çalışan kadınların işgücü piyasasından çekilerek evlerine dönmeleriyle mümkün olabilir.
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
Köktendinci ideolojiye göre hayat ve dünya hakkında bilinmesi gereken her şey Kutsal Kitap'ta mevcuttur; dünyanın gerçekte nasıl olduğunu bildiğini iddia eden özselci bir ideolojidir bu. Böyle bir ideolojik saflık konumu benimsenince örgütsel saflık da zorunlu olur: "Tanrı Devleti"nin sınırlarının daima dikkatle savunulması gerekir. Köktendincilikte "sınırlar" çok önemlidir. Sınırların ötesindeki dış dünyada çoğulculuk, hoşgörü ve belirsizlik vardır. Bunların tümü de Köktendinciliğin tepki duyduğu modernitenin güçleridir. İşte bu yüzden Köktendincilik, kapalı bir alternatif yaratarak dış dünyanın etkilerini ortadan kaldırmaya çalışır.
Sayfa 204Kitabı okudu
İslamiyet, örneğin Hristiyanlık'taki "ilk günah" kavramı gibi suçluluk duygusunun temelini atan ve bu konudaki toplumsal denetimi içselleştirmeye yarayaan bir yöntemi benimsemediği, cinselliği başlıbaşına kötü bir şey olarak görmediği için bütün tektanrılı dinlerin ve toplumların reddettiği evlilik dışı cinsel ilişki (zina) sorununu mekanı sıkı bir biçimde denetleyerek çözer. Ve bu uygulama onu uç bir noktaya, cinslerin birbirinden tümüyle tecridi ve elbette toplumsal denetim nesnesi olan kadınların ya eve kapatılıp hareketsiz hale getirilmeleri ya da dışarıya çıkmak zorunda kaldıklarında peçe takarak bir anlamda bu iç mekanı (harim'i) dışarıya taşımak zorunda bırakılmaları noktasına götürür.
Sayfa 168Kitabı okudu
Malebranche, kadınların erkeklerden zihinsel olarak daha aşağı olduklarını çünkü onların "beyin dokularının erkeğinkinde bulunan sağlamlık ve yoğunluktan tümüyle yoksun, yumuşak ve nazik bir yapıda" olduğunu öne sürüyordu. Bu yüzden kadınların zihinleri "sorunların özüne inme gücünden yoksundu." Bu öylesine yaygın bir inanıştı ki zamanın ünlü kadın hakları savunucusu Newcastle Düşesi Margaret Cavendish bile kendisinin "beynin doğası en soğuk ve yumuşak öğelerden oluşmuş kadın cinsiyetine mensup olması" yüzünden erkekler kadar iyi ve akıllıca yazılar yazmasının beklenemeyeceğini söylüyordu!
Sayfa 163Kitabı okudu
Platon'un dikotomisinde beden geçici, maddeye formunu ve hareketini veren ruh ise bedensiz ve ölümsüzdür. Üstün, rasyonel ruhlar soylu sınıftan erkek bedenlere daha doğmadan önce verilmiş durumdadır. daha aşağı ruhlar da diğer daha aşağı bedenlerle ilişkilendirilmiştir. Aristoteles, ruhu bedenin içine yerleştirir ancak onun ayrı ve maddesel olmayan doğasını muhafaza eder. Descartes ise ruhun ebedi, doğaüstü yapısını korurken bedeni bir makineye dönüştürmektedir.
Sayfa 162Kitabı okudu
16. ve 17. yüzyıllar Batı dünyasındaki cadı avı çılgınlığı sırasında kadın düşmanlığı doruk noktasına vardı. Bu yüzyıllar aynı zamanda Bilimsel Devrim'in gerçekleştiği yıllardı. Batıl inanca ve cehalete karşı savaş açan "yeni felsefe" cadı avı dehşetinin sona ermesinde rol oynadı. Batı Avrupa'nın doğacı filozofları bu dönemde deneysel felsefenin en sonunda cehaleti, boş inancı ve mitleri yok edip hakikate ulaşacağını ve doğanın gizlerini çözüp, onu denetim altına alacağını düşünüyorlardı. Bu filozoflar boş inanca karşı savaşlarında Aristotelesçi kozmolojiyi yıkmakla kalmadılar, aynı zamanda Aristoteles'in kendisini en ağır eleştirilere tabi tuttular. Ancak onun kadınların zihinsel eksikliğine ilişkin görüşlerine pek dokunmadıkları gibi, bu savı "modern" görüşlerle desteklediler.
Sayfa 160Kitabı okudu
151 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.