Değerli 1K Okurları!
Yaklaşık 1 ay önce İslam Düşünce Okumaları üzerine 1.Etkinliğimizi düzenledik.
Yapılan istişareler sonunda bu bağlamda 2.etkinliğimizi de düzenlemeye kara verdik:))
Amacımız;
1-Bir düşünürün kitabı belirlenip belli bir zaman diliminde okunması,
2-Veya kimde hangi düşünürlerin kitapları varsa onların
Bu sefer taşrada firari bir psikopat katil, Hâkim’in yatağında kanlı bir kelle, Bavyera’dan İtalya’ya Franz’ın peşini bırakmayan gizemler var. Yakın zamanda komiserliğe yükselen Franz Eberhofer’in kasabasında hayat olanca sıradanlığıyla akmaktadır. Babasına dayanamayan Franz, büyükannenin yemeklerinde teselli bulmaktadır. Ailenin yeni üyesi Suşi’nin sevimliliği, Leopold’un (Franz'in kardeşi) varlığını biraz olsun katlanılır kılmaktadır. Kasaba sakinleri sıkıcı hayatlarını dedikodularla şenlendirirken Susi de İtalya’da gününü gün etmektedir. Ancak bir sabah Franz, Landshut Emniyeti’nden bir telefon alır. On beş yıl hapis cezasına çarptırılan katil Dr. Küstner hapishaneden kaçmıştır. Bu sırada kasabada da olağandışı olaylar meydana gelir: Hâkim Moratschek kimseye kanıtlayamadığı tehdit mesajları alır, baba Eberhofer Rolling Stones dinlemeye başlar, Susi’nin İtalya’da zor günler geçirdiği ortaya çıkar. Peki, Hâkim’in karısıyla birlikte kaplıcada görülen “kuzen” de kimdir ve Franz bütün bu olayları çözerken akli dengesini koruyabilecek midir? Serinin son kitabı da fena değildi.
bir taşra polisiyesinin bu ikinci kitabında yazar çıtayı iyi sayılabilecek kadar yükseltmiş. bu sefer kahramanımız ( franz eberhofer) sevgilisiyle (susi) de arayı düzeltmiştir. ama yolunda olmayan şeyler de vardır. yine franz bu tekdüze hayatı kabullenmişken lise müdürü Höpfl’ün cansız bedeni demiryolunda bulununca işler rayından çıkar. kimsenin sevmediği Höpfl, sevgisizlik canına tak ettiği için intihar mı etmiştir yoksa bu, azımsanmayacak kadar çok şüphelinin olduğu bir cinayet vakası mıdır? Peki, her şey yolunda giderken susi neden aniden İtalya’ya kaçmıştır ve franz’ın cüce burunlu yeğeni neden amcasına bu kadar düşkündür? mizahın zaman zaman polisiyenin önüne geçtiği güzel bir kitaptı.
Pakistanlı araştırmacı yazar Dr.Faruk Saleem'in kaleme aldığı “Müslümanlar Yahudilerden neden geri kaldı?” başlıklı yazısı...
***
Dünyada nüfus bakımından azınlıkta olan Yahudiler Dünyayı yönetiyor.
Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi / Musevi var. (Kuzey ve Güney Amerika’da 7 milyon, Asya’da 5 milyon, Avrupa’da 2 milyon ve Afrika’da 100 bin Musevi
Kendi çapında hem mizah hem de eğlence vaat eden orta halli, üç kitaplık bir polisiye serisinin ilk kitabı. hatta seri bir taşra polisiyesi diye tanıtılıyor. yine de bir ilk roman için fena değildi.
Kargo gelince elime alıp şöyle bir bakayım bir ara başlarım diye düşünüp kendime geldiğimde 35.sayfada olduğumu fark ettiğim bir kitap oldu Kurak. Kitabın kapağında yazan tüm yorumlara aynen katılıyorum. Bana göre son zamanlarda okuduğum kitaplar arasında en iyisi. Küçük bir kasabada gerçekleşen bir katliam ve ortaya çıkan sırlar. Verdiği duygu öyle yüksek ki bir anda içinde buldum kendimi. Yeri geldi dedektif Luke ile birlikte çocukluk arkadaşımın cinayetini araştırdım, yeri geldi evlat acısı çektim, nefret ettim, öfke kustum. Peki bu kadar güzel kitabın hiç eleştirilecek yanı yok mu? Var aslında. Keşke daha uzun olsaydı diye düşündüm bittiğinde...
Yalnız şunu belirtmeden geçemiyeceğim; kitap psikolojik-gerilim-polisiye-gizem tarzında yazılmış. Yani yavaş ilerlediği için her okuyana hitap etmeyebilir. Ayrıca sık sık geçmişe gidip gelmeler var. Ben bu tarz kitapları sevdiğim için çok beğendim...
Kitabı bitirdikten sonra yazarı araştırdım sadece dedektif Aaron Falk serisi olarak iki kitabı var. İkincisi çok yeni. Umarım devamı gecikmez...
Yazar her şeyi o kadar gerçekçi bir şekilde anlatmış ki, biraz daha abartayım okur daha çok heyecanlansın derdine düşmemiş. Kendimi biraz daha göstereyim dememiş mesela. Gerçekten de ormanda kaybolan kadınların arasındaymışım gibi hissettim kendimi. Beş kadının kendine has özelliklerini, açlığı, susuzluğu, korkuyu, paniği ve aralarındaki düşmanlığı kusursuz denecek kadar güzel anlatmış yazar. Kitapta öyle bir kadın vardı ki düşman başına diyeceğiniz cinsten. Diğer kadınların ona sabır göstermesi de alt üst ilişkilerinden kaynaklıydı yoksa çekilir gibi değildi doğrusu.
Doğanın Kudreti, Dedektif Aaron Falk serisinin ikinci kitabıydı. Serinin ilk kitabı
Kurak'ı çok beğenmiştim. Bu kitap bir tık düşüktü ama baştan sona merak doluydu. Kendimi her bir karakterin ruh dünyalarının içinde bulduğum keyifli bir kitaptı. Yazarın Goodreads puanı da çok iyi. Diğer kitaplarını sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
Konu olarak çok beğendim, merak uyandıran bir konusu var. Anlatım epey dolambaçlı ama okurken çok sıkıntı yaratmıyor. Aksiyon yoktu, finale doğru hareketlendi. Fakat Falk karakteri negatif bir enerji uyandırdı bende yine. İlk kitabında da aynı şey olmuştu. Adam o kadar durağan ki, bir bezmişlik var üstünde sanki zorla işe gidip geliyor havası, heyecanı bitiriyor, acayip kasvetli bir okuma oluyor benim için. Kitapta sevmediğim olumsuz olarak gördüğüm tek şey bu. Bunun haricinde konu olarak tatmin edici bir polisiye gerilim,tavsiye ederim.