⠀ོ Şimdi anlıyor ki insanoğlu sabırsızdı, tez canlıydı. Her şey bir anda olsun bitsin istiyordu. Hiçbir şey geriye, hiçbir hesap istikbale kalmasın. Oysa tarihin kılıcı çok keskindi eli ağır olsa da. Tarihin ayağı ağırdı ama onun da zamanı galiba Tanrı’nın zamanındandı. Tanrısal yargı gelecek kuşakların ibret alması için ertelenmişti ve geleceğin ibreti şimdinin intikamından daha değerliydi. Biteceği yer dün değildi. Ama bittiğini görmek için 309 yıl uyumaya değmişti.
Ne kadar çok hatıra ve insan…
….
Niye geçmiş zaman bizi bir kuyu gibi çekiyor ?
….
Hayır aradığım şey ne onlar ne de zamanlarıdır.
…
Hayır muhakkak ki bu eski şeyleri kendileri için sevmiyoruz. Bizi onlara doğru çeken bıraktıkları boşluğun kendileridir. Orada izi bulunsun veya bulunmasın, içimizdeki didişmeden kayıp olduğunu sandığımız bir tarafımızı onlarda arıyoruz.
⠀ོ Camiler; bu dünyanın aklıyla, bilimiyle, maddesiyle inşa edilir ama bu dünyanın sertliğine toslamış bir koçbaşı gibi maddeyi öteki dünyaya göçertir, eğer ve esnetir.
Bu doğası camiye bütün mekanlar arasında istisnai bir yer verir.
Kafanızı dünyanın iki yakasını bir araya getirmeye yorup dururken asıl kopup gidenin kendi hayatınız olduğu gerçeğine çarparsınız birden !
Kendinizle yüzleşmekten köşe bucak kaçarken en katı gerçeğin kucağına doğru gittiğinizi görürsünüz birden !