Bir zamanlar, insanlar düşünme işini makinelere devretmiş, böylece özgürleşmeyi umut etmişlerdi; ama bu, makinelere sahip başka insanların onları köleleştirmesine yol açtı sadece.
Ana karakterimiz bir hastanede hafızasını kaybetmiş olarak uyanıyor ve yavaş yavaş onun aslen kim olduğunu, ailesini ve geçmişini öğreniyoruz. Kitabın başında bilgi bombardımanına tutulmak yerine, karakterleri ve yaratılan evreni Corwin’le birlikte öğrenmek güzeldi. Böylece daha en başından merak unsuru korunmuştu. Yine de bu hafıza kaybı
"Bir başına kalıp gerçekdışı uzay tarafından ezilmek - orada geçerli hiçbir kural olmadığını, yaptıkları veya düşündükleri hiçbir şeyin bir önemi olmadığını, zamanın bir sanrıdan ibaret, ölümün veya delirmeninse kaçınılmaz olduğunu bilmek..."
Kitabın tanıtımlarında polisiye ve bilim kurguyu bir araya getirdiğine vurgu yapılıyor. Evet, iki türün de öğeleri var ama tadımlık diyelim :)
Öncelikle olumlu yönlerinden bahsedeyim; karakterleri sevdim. Holmes-Watson modeli oluşturulmuş. Long Chau hakikaten de Sherlock gibi soğuk ve salt gerçekçi çıkarımlar yapıyor ama kötü biri değil ve