Bir kavram olarak fıkhı ilk tanımlayan kişinin Ebü Hanife olduğu bilinmektedir. Yukarıda zikrettiğimiz Cibril hadisinin râvileri arasında da yer alan Ebü Hanife'nin yapmış olduğu “kişinin lehine ve aleyhine olanı bilmesi” (ma'rifetu'n-nefsi mâ lehâ ve mâ aleyhâ) şeklindeki tanımı, bu hadisin külli bakışını yansıtacak mahiyettedir. İmam Şâfii”nin ve daha sonraki Hanefilerin “amelen” kaydıyla“ yaptıkları tanımın aksine Ebü Hanife'nin bu tanımı, günümüzde “İslâm hukuku” olarak ifade edilen ilim dalını kapsadığı gibi, kelâm ve tasavvuf ilimlerinin konularını da kapsayacak şekildedir. Ebu Hanife'nin fıkıh akademisinde güncel kelâmi tartışmalara yer vermesi ve bunun bir meyvesi olarak itikadi konuları ele aldığı eserini el-Fıkhu '-Ekber şeklinde isimlendirmesi, onun fıkıh kavramına bakışını göstermesi açısından manidardır." Ebü Hanife'nin fıkıh tanımını, İmam Şâfii'ninkinden ayıran bir başka husus da ilim yerine ma'rifet kavramının tercih edilmiş olmasıdır. Ma'rifet (irfan) kavramı, yer yer ilimle eş anlamlı olarak kullanılsa da bu kavramın akıl (dimağ) merkezli “ilim'den daha geniş bir anlam derinliğine sahip olduğu bilinmektedir.*
İman kalbe girdiği zaman, yok olmaktan emin olur.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Kur’an-ı Kerim Nil Nehri gibidir. Nil Nehri kendisinden istifade edenler için sudur, ondan mahrum olanlar için ise kandır.
Biz, Mümine işlediği günahlar zarar vermez demiyoruz; işlediği günah sebebiyle Cehennem ateşine girmez, demiyoruz; fâsık da olsa dünyadan mümin olarak çıktıktan sonra Cehennemde ebediyyen kalacak, demiyoruz. Murcie, Melâhide ve İbahiye taifesi ise, müminin işlediği günah sebebiyle Cehennem'e gitmeyeceğini söylüyorlar. Ehî-i Sünnet vel-Cemaat inancına göre, “Şüphesiz Allah Teâlâ, kendine eş koşulmasını mağfiret etmez. Şirkten başka günahlar için dilediğini mağfiret eder.” âyetine dayanarak günah işleyen kimsenin Allah'ın meşîeti altında olduğu için tevbesiz olarak da günahları affedilir. Yoksa Allah Teâlâ, zaten vaadi icabı tevbe edildikten sonra şirki de, diğer günahları da mağfiret eder. Mutezile ise Ehl-i Sünnet'in bu görüşüne karşı çıkarak, kötüye azab etmek, itaat edene sevap vermek ve tevbeleri kabul etmek Allah Teâlâ üzerine vaciptir, diyorlar.
İstikamet.
Ebû Ali el-Cüzcâni bu konuda şöyle demiştir. Sen Allah yolunda doğruluğu ve istikameti iste, keramet arama. Zira senin nefsin keramet aramaya, zorlar, rabbin ise senden istikamet ister.
Sözlerimize Dikkat Etmeli
Bir kimse, çoğunluğun yaptığı gibi sadece Ramazan'da namaz kılıp bu kıldıklarım fazla bile gelir. Zira her namaz yetmiş katı ile kabul edilecektir, derse kâfir olur. Yine bir kimseye, namaz kıl, denilse ve bu kimse: Senin emrin ile namaz kılmam,” dese kâfir olur. Çünkü bu Allah'ın emrine karşı gelmektir. Arkadaşı ise ona Allah'ın emrini hatırlatmıştır.
Reklam
176 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.