Ve Aileen'in ölümünden birkaç yıl sonra, aktrist-model Charlize Theron, Monster'da onu canlandırdığı için bir Oscar heykelciğini rafına yerleştirdi. Herkes Aileen'den bir şeyler aldı; sigara karşılığında onunla sevişen bakir oğlanlardan tutun da, küçük bütçeli film yapımcılarına, gerçek suç avcılarına, belgeselcilere, avukatlara, TV programlarına, radikal feministlere, militan lezbiyenlere, yeniden doğuşçulara, ölüm cezasına hem taraftar hem karşı olanlara, aşırı duygusal biçimde ölüme gitmesini sağlayan Florida adli sistemine kadar. "İtiraz" duruşmalarında Aileen salona kadar gelme zahmetine katlanmayıp hücresinde kalmayı tercih etti. Artık her şeyin bir an önce bitmesini istiyordu.
Her halükarda evrensel bir uyarıcıdır aşk. Olimposlu Zeus'tan toprak solucanlarının ve kımıl kımıl oynaşan kök kurtlarının en alçağına kadar bu dünyadaki her şey, aşk uğruna kendini tüketir durur.
İnsan bu uğursuz dünyada ne kadar çok yaşarsa o kadar çok şey öğreniyor. Öğrenmek her zaman iyidir ama dünyanın kötülüğüne ilişkin bilgiler biriktikçe, daha dikkatli olmaya, en kötüsüne kendisini hazırlamaya başlıyor kişi. Kurnazlık, hayır sevmezlik, öz korumacı ihtiyatlılık; dünyevi öğrenmenin meyveleri bunlar işte. Çok yaşamanın bedeli işte bu son derece çirkin olan bilmişlik.