Belki Okursunuz!
Son dönelerde farkettiğim bir şey var ki; Toplum olarak asıl sorunumuz okumamaktan ziyade okuduğunu anlamamak. Dergi, gazete ,roman vb. Bir şekilde okuyoruz ama ne okuduğumuza dair en ufak bir fikrimiz yok . Hemen herkesin İnançları. dünyaya bakış açısı , siyasi fikri ve bir ideolojisi mevcut . Bunları oluşturan ise okuyup araştırmaktan ziyade sosyal medyada takip ettiği bir sayfa ,izlediği bir video veya video altındaki yorumlardan ileri gitmiyor. Konu Siyaset,Futbol veya din olduğunda işler kolaylaşıyor. Çünkü hemen herkesin bu konular hakkında bir fikri var. Samanı Fazla kaçıran ineklere dönüşüp eteğindeki her şeyi kusup takdir beklemeye koyuluyor Ama konular biraz daha komplike bir hal alıp bu saydığımız başlıkların dışına çıkınca donup kalıyor. bir süre sonra dinlemenin yerini telefonu kurcalama, etrafa boş boş bakmalar, uflamalar puflamalar alıyor. çünkü Dinleyinci olunca ego tatmin olmuyor. Aynı durum burada da geçerli. Bir şeyler sırf paylaşım yapıp takdir görmek adına yapılıyor . İncelemelerin büyük kısmı ya kitap arkasında yazanlar ya da kopyala yapıştır.
140 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Finlandiya 1809 yılına kadar İsveç egemenliği altında; yönetim, ticaret, okullar, edebiyat ve sanat başta olmak üzere birçok alanda İsveç’in belirlediği kurallara ve politikalara göre yaşamıştır. Söz konusu alanlarda faaliyet gösteren tüm kurumların yönetim mekanizmasında İsveçliler bulunuyordu. Yönetim mekanizmasında yer alan memurlar,
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar ÜlkesindeGrigory Petrov · Can Yayınları · 2023100,6bin okunma
Reklam
Aile kuşatıldı; || Babaları Siyaset ve futbol, || Anneyi magazin, || Gençleri Instagram ve Tiktok, || Bebek ve çocukları Youtube, kuşattı. Unutmayın! Toplumlar değil, önce aile çöker. Aileler çökünce toplum zaten ayakta kalamaz.
Bir fizik bilimi kurmak isteyen Descartes, İnsan'ı Toplum'dan koparıyordu. Bir insanbilim kurmak savında olan Sartre'sa, kendi toplumunu başka toplumlardan koparıyor. Bireycilikle görgülcülüğün içine çekilince, bir Cogito -bön ve kaba olmak isteyen bir Cogito- toplumsal ruhbilimin çıkmazlarında yolunu şaşırıyor. Çünkü Sartre'ın kendilerinden toplumsal gerçeğin biçimsel koşullarını çıkarmaya çalıştığı durumların: grevin, boks karşılaşmalarının, futbol maçlarının, bir otobüs durağındaki kuyruğun, tümüyle toplum yaşamının ikincil yansımaları olması çarpıcıdır; bunlar onun temellerini ortaya çıkarmakta kullanılamaz.
Spor kapitalizmin afyonudur!!!
Bana soracak olursanız, sosyalizm uğruna yapılacak en iyi şey sporun yasaklanması olur. Kitleleri politik ey­lemlerden uzak tutmak için buna benzer pek az yöntem bulunabilmiştir. Eğer kapitalizm insan topluluğuna ve dayanışmasına zarar veriyorsa, bu yitirilenlerin yerine güçlü alternatifleri futbol sahasında sunmaktadır. Eğer tarihi ve geleneği yok ediyorsa, bunu spor etkinliklerinin gösterişli kayıtlarında yeniden yaratmaktadır. Sembo­lizmden uzak bir toplum,Wembley ya da Old Trafford' ta amblemlerini sallayabilir, hatta bir karnaval havası için­de bu amblemlerden kendisine elbiseler yapabilir. Spor, sıradan insanların, kendilerine başka yerde gösterilmeyen topluluk dayanışmasını hissedebilecekleri ve başka tür­den yoksunlukları unutabilecekleri bir etkinliktir. Politika gibi sporun da kendine özgü kahramanları vardır ve ma­ço güdüleri estetik inceliklerle birleştirme olanağını sağ­lar. Eğer spor güçlü enerjileri açığa çıkartıyorsa, aynı za­manda büyük bir konsantrasyon ve dikkati de gerekli kıl­maktadır. Kahramanları, sıradan olanın gösterişli versi­yonları olduklarından, aynı anda hem efsanevi hem de gerçek olduklarından, içinde bulundukları fantastik dün­ya daha da çekici bir hale gelmektedir. Din gibi, gerçek­ten bağlı olanlar için spor, yalnızca haftalık bir ritüel de­ğil, bir yaşam biçimidir. Tüm bu nedenlerden ötürü, bel­ki daha sıkıcı olan masa oyunlarının dışında, sporun he­men yasaklanması, her türlü radikal gündemin en başın­da yer almalıdır.
Sporda bugün gelinen fanatizm düzeyini gördükçe, bir zevk alma, temiz ve açık havada temaşa etkinliğinin düştüğü haller beni çok üzmektedir. İşte bu nedenle yirmi yılı aşkın bir süredir, Milli maçlar da dahil hiçbir futbol maçını izlemek üzere statlara gitmedim. TV'den seyrediyorum sadece, nasıl olsa program görevlileri, sesleri anında kısarak küfürleri dinlemekten bizi kurtarmaktadırlar. Aynı nedenden ötürü 1959 yılında Gaziantep Gençlik Kulübündeki faal amatör oyunculuğumu ve antrenörlüğü bırakmıştım. Soyunma odasında, idmanlarda ve maçlar esnasında, birbirleriyle leblebi yer gibi gayet rahat bir şekilde küfreden gençler zaten Lise, Ticaret Lisesi ve Sanat Enstitüsünden bizim öğrencilerimizdi. Birçok kez dikkatlerini çekmiş ama başarılı olamamıştım.
Reklam
384 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.