Fakat Allah kahretsin! İnsan anlatmak istiyor albayım,
Öyle budalaca bir özleme kapılıyor.
Bir yandanda hiç konuşmak istemiyor
Tıpkı oyunlarda ki gibi çelişik duyguların altında eziliyor.
Fakat benimde sevmeye hakkım yok mu albayım?
Yok.
Peki albayım.
Bende susarım o zaman,
Gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim.
Fakat albayım, adresimi bilmeden nasıl bulup anlayacaklar?
Sorarım size, nasıl kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı?
Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek.
Bir yandan da gözucuyla ölümümün nasıl karşılacağını seyretmek istiyorum.
Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan,
Bir yandan da kılına zarar gelsin istyemiyor.
Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor…
Oğuz Atay / Tehlikeli Oyunlar
Hayran olunmakla sevilmeyi karıştırıyoruz. Aslında istediğimiz saf bir sevgi olsa, yine mazur görülebilir. Fakat narsistleşmiş benliklerin arzu ettiği sevilmek de değil, kutsanmak, hayran olunmak. Eskiden dikkatim hep insanların üzerinde olurdu. Beni beğeniyolar mı diye. ya da bir iş yaparken sürekli hayran olunacak mıyım diye düşünürdüm. İnsan garip bir varlık işte. Bir gün bütün cesaretimi toplayıp şunu sordum kendime: Kime hayransın? Kendine mi yoksa Yaratıcıya mı? Kendine mi hayran olunsun istiyorsun yoksa yaratıcıya mı? Birisi beni takdir etse artık içimden Allah'ım, diyorum, karşıdaki insanda hayranlık uyandıran şey, bana değil sana aittir. Hayran olunmaya layık olan Sen'sin.
"Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!"
"Peki, sen ne görüyorsun bakalım?"
"İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan."