“Konuşmanın başından beri Doktor’un karşısında kendimi ona pencereden muziplik yaptığım yaşta hissediyordum, bana annemle konuştuğu ciddiyet ve sevgiyle hitap ettiğinde üzerime bir çekingenlik çöküyordu. Çocukken zor bir durumla karşılaşınca, şaşkınlığımı hızlı hızlı ve sürekli gözlerimi kırpıştırarak geçiştirmeye çalışırdım. Doktor bana bakar bakmaz, hemen bu kontrol edemediğim tikim geri geldi. Sıcak dayanılacak gibi değildi artık. Konuşmaların kıyısında oyalanıyor, kendi kendime bu özlem dolu nazik ihtiyarcığım nasıl olup da çocukluğumun kabusu olabildiğini soruyordum. Uzunca bir suskunluğun ardından bir büyükbaba gibi gülümseyerek, olağan bir tavırla bana dönüp, “Demek sen büyük Gabito’sun,” dedi, “Ne okuyorsun?” Şaşkınlığımı eğitimimin etkileyici bir anlatısıyla gizlemeye çalıştım. Resmi bir yatılı okuldan iyi dereceyle mezuniyet, iki yıl birkaç ay süren karmaşık bir hukuk eğitimi, deneysel gazetecilik. Annem beni dinledikten sonra, hemen Doktor’un desteğini aradı.”