Seyfi Baba
- Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın? Nezle oldum sanırım, çünkü bu kış pek salgın. - Mehmet Ağa'nın evi akmış. Onu aktarmak içün Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün. "Ne işin var kiremitlerde a sersem!" desene! İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım, oğlum, bu sene, Hadi aktarmıyayım... Kim getirir ekmeğimi? Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi? Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası: Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası! Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iş yapamaz; Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman Gece gündüz koşuyor, "iş" diye, bilmem ne zaman Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç Görüyorsun daha gelmez... Yalnızlık pek güç. Bazı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma; Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma! - Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece! Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.
Sayfa 71
Bir Gece
Ondört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi! Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi! Nerden görecekler? Göremezlerdi tabî'î: Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kere de, ma'mure-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi. Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada kurtardı insanlığı o ma'sum, Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zevâl akılına gelmezdi, geberdi! Âlemlere, rahmetti, evet, Şer'-i mübîni, Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep; Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi. Medyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyyet... Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.
Dorlion YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir Gece
On dört asır evvel yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi!
Gece
Senin mecnununum bir sensin ancak taptığım Leyla; Ezelden sunduğun şehla-nigahın mestiyim hâlâ!
Yine Böyle Bir Gece
Ondört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!  Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler;  Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!  Nerden görecekler? Göremezlerdi tabî'î: Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;  Bir kere de, ma'mure-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de
‘Sâde Garb’ın, yalınız ilmine dönsün yüzünüz. O çocuklarla beraber, gece gündüz didinin; Giden üç yüz senelik ilmi tez elden edinin. Fen diyârında sızan nâ-mütenâhî pınarı, Hem için, hem getirin yurda o nâfi’ suları.’
Reklam
148 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.