Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kalbi olan hiç kimse Şifa'da bir gece geçirdikten sonra Filistin halkının yaşadığı kıyıma son vermeye gönül vermeden yürüyüp uzaklaşamaz buradan. Fakat kalpsiz ve merhametsiz olanlar Gazze'deki bir başka kıyımın hesaplarını ve planlarını yaptılar bile.
Sayfa 145Kitabı okudu
"Misyonerler gece-gündüz çalışırlarken Vahy-i ilahi mi bekler bizim ulema?" Mehmet Akif Ersoy
Reklam
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!” Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
İstiklâl Marşı'nın yazılışına şahit olanların anlatımlarında hakim olan unsurlardan biri şairin âdeta sekr hâlinde, büyük bir vecdle gece gündüzüne karışacak şekilde ve çok kısa bir zamanda ( iki günde) şiiri yazıp bitirdiğidir.
"(...)Lâkin bu heves bir heves-i dîgere mağlûb: İnsan yaşamak hırs-ı cibillîsine meclûb . Her devresi bir devr-i azâb olsa hayâtın, Râzîsi değildir yine bir türlü memâtın! Ömr olsa da binlerce tekâlif ile meşhûn , İnsan yaşamaktan yine memnun, yine memnun! Artık neye mevkûf ise te’mîn-i bekâsı, Yalnız ona masrûf olur âvâre kuvâsı . Durmaz boğuşur bunca muhâcimlere rağmen, Düşmez, o mesaî denilen seyfi elinden. Çıplaktır o, ister ki soğuklarda ısınsın; Bir dam çatarak her gece altında barınsın. İster yiyecek şey, giyecek şey, yakacak şey... Bin türlü havâic daha var bunlara der-pey . Âvâre beşer işte bu bâzâr-ı cihanda, Her gün yeni bir kâr peşinden cevelânda.(...)"
Sayfa 48 - Beyan Yayınları | Geçinme BelasıKitabı okuyor
Reklam
Gece
Gel ey dünyaların Mevla'sı, ey Leyla-yı vicdanım, Senin yad olduğum sinende olsun, varsa, payanım!
Kolum, kafam, gece gündüz didişmeden bî-tâb; Ayaktayım henüz amma, serildi, gitti şebâb.
Şebâb: GençlikKitabı okudu
"Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy bir şiirinde Japon halkından şöyle bahsediyor." "Sorunuz, şimdi Japonlar da nasıl bir millettir? Onu tasvire zaferyab (muvaffak) olamam, hayrettir! O küçük boylu, büyük milletin efradı bugün, Doğruluk, ahde vefa, va'de sadakat, şefkat;" *** "Garbın eşyası, eğer kıymeti haizse yürür; Moda şeklinde gelen seyyie gümrükte çürür! Gece gündüz açık evler, kapilar mandalsız; Herkesin sandığı meydanda, bilinmez hırsız."
"Fezâ-yı ma’bedin encüm-nümâ meşâilini , O lem’a lem’a dizilmiş ziyâ kavâfilini Görünce geldi çocukluk zamanlarım yâda ... Neler düşündüm o sa’atte bilseniz orada! Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: “Bu gece, Sizinle câmie gitsek çocuklar erkence. Giderseniz gelin amma namazda uslu durun; Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!” Deyip
Sayfa 25 - Beyan Yayınları | Fatih CamiiKitabı okuyor
Reklam
uyumak haram bana
O gece,-Yemekte sızmaya me’lûf olan- Ferîde’mce, Kabûl olunmayacak söz olursa, yatmaktı. Yatar mı hiç? O nasıl hisli bir yumurcaktı.
Sayfa 123Kitabı okudu
Ama biz çok uzun yıllardır aydın ve eğitilmiş insanlarımızı dinlemedik. Dinlememek için de okumadık. Hep kafamızı kuma gömdük. Kör ve sağır davrandık. Bu amaçlı olarak Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor: Misyonerler gece gündüz çalışırken acaba, oturup vahy-i ilahiyi mi bekler ulema?
Ramazan ayının sonlarına yaklaşıyorduk. Her taraf kapalıydı. Yiyecek hiçbir şey yoktu. Bu süreçte sekiz kilo kaybetmiştim. Kaldığım terk edilmiş evin sahibi bir-iki kilo patates bırakmıştı. Bir de dolapta yumurtalar vardı. Her gün.bir patates ve bir yumurta haşlayıp yiyordum. Günler çokyoğun geçiyordu. Gece gündüz yayın yapıyordum, koşturuyordum. Çelik yelek giyiyordum. Tüm gün çelik yeleği sırtımda taşımak yoruyordu. Çok takatsiz kaldığım zamanlar olmuştu. Evdeki patates ve yumurtalar tükendi. Ertesi gün molozların arasında birkaç canlı tavuk buldum. Birini aldım ve eve götürdüm. Evet, hayatımda ilk defa savaşın kalıntılarını yağmalamıştım. Ve yine hayatımda ilk defa Gazze'de bir tavuk kestim. Tüylerini tek tek yoldum. Pişirdim. Evde tuz bile yoktu. Saatlerce suda kaynatmama rağmen eti çok sertti. Piliç ve tavuk arasındaki farkın ne olduğunu Gazze'de anlamıştım.
Sayfa 133 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Ölmüş dediğin rûhu alevlendiriver de, Bir parça açılsın şu muhîtindeki perde. Bir parça açılsın, diyorum, çünkü bunaldın! Nevmîd olarak nûr-i ezelden donakaldın! . . Birleşmesi kâbil mi ya tevhîd ile ye'sin? Hâşâ! Bunun imkânı yok, elbette bilirsin. Öyleyse neden boynunu bükmüş, duruyorsun? Hiç merhametin yok mudur evlâdına olsun?
185 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.