Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

• Elif

Sabitlenmiş gönderi
Raci'den Sami'ye Mektup
Bazı vicdanlar, başlangıç ile sonu birbirinden ayıran bir çizginin önünde durup orada kalamaz. Ben bu hayatı; dünyaya niçin geldiğimizi, ne olacağımızı, bizi bu dünyaya göndereni anlamadan terk etmemeye niyet ettim.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
Bilinç gelişerek ilerler ve gelişimleri, umutsuzluğun her zaman artan şiddetini ölçer; bilinç ne kadar artarsa umutsuzluk o kadar şiddetlidir. Her tarafta görülen bu olgu, özellikle umutsuzluğun iki ucunda belirgindir. Şeytanın umutsuzluğu, saf tin ve bu anlamda mutlak bilinç ve saydamlık olan şeytanın umutsuzluğu tüm umutsuzlukların en şiddetlisidir; kendisi için özür, hafifletme nedeni olabilecek karanlık hiçbir şey yoktur; umutsuzluğu da meydan okumasının tepe noktasıdır.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor
Bir bayılan olduğu zaman insanlar su, kolonya diye bağırırlar. Ama umutsuzluğa düşen biri için olanak, olanak diye haykırılır. Umutsuz kişi ancak olanakla kurtarılabilir. Bir olanak:Ve umutsuz kişimiz yeniden nefes alır, yeniden yaşamaya başlar, çünkü olanak olmadan nefes alınamaz diyebiliriz. Bazen insanların ustalığı, olanağı bulmak için yeterli olur! ama inanmak söz konusu olduğunda yalnızca bir ilâç vardır: Tanrı için her şey olanaklıdır.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kendimizi daha önce tanımadan aynada göremeyiz, yoksa bu, kendini görmek değil, sadece başkasını görmek olurdu.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor
Olmak bir başlangıçtır; ama kendi olmak, olduğu yerde kalan bir devinimdir.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Çevresinde büyük kalabalıkların toplandığını görmekle, dünyanın gidişatını kavramaya çalışırken bu kadar çok insansal işleri omuzlarına almakla bu umutsuz kişi kendini unutur, kutsal ismini unutur, artık kendine inanmaya cesaret edemez ve kendi olmayı çok güç bir olay görür ve diğerlerine benzemeyi, bir taklitçi, yığın içinde kaybolan bir numara olmayı daha basit ve güvenli bulur.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor
Ben, hiçbir biçimde dünyada önem verilen şeylerden biri değildir, aslında ben en az merak edilen ve sahip olunduğunun görülmesine izin verilmesinin en sakıncalı olduğu şeydir. Tehlikenin en büyüğü olan ben'in kaybı, aramızda hiçbir şey olmamış gibi fark edilmeden gerçekleşebilir. Ne olursa olsun, bacağın veya kolun, servetin, kadının vs. veya bilinmeyen herhangi başka bir şeyin kaybı, hiçbir şey bu kadar az gürültü yapamaz.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor
Sokrates, ruhun ölümsüzlüğünü, ruhun hastalığının (günahın) ruhu yok etmedeki güçsüzlüğüyle kanıtlıyordu. Aynı şekilde, insanın sonsuzluğu, umutsuzluğun ben'i yok etme güçsüzlüğüyle, umutsuzluğun bu acımasız çelişkisiyle kanıtlanabilir, içimizde sonsuzluk olmadan umutsuzluğa düşemeyiz; ama eğer umutsuzluk ben'i yok edebilseydi o zaman umutsuzluk da olmazdı.
DoğuBatı YayınlarıKitabı okuyor
• Elif
Bir kitabı okumaya başladı
Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
Ölümcül Hastalık UmutsuzlukSoren Kierkegaard
7.7/10 · 986 okunma
105 syf.
4/10 puan verdi
·
62 günde okudu
Televizyon Üzerine
Televizyon ÜzerinePierre Bourdieu
7.7/10 · 171 okunma
Reklam
• Elif
Bir kitabı okumaya başladı
Üçüncü Meşrutiyet
Üçüncü MeşrutiyetMahmut Goloğlu
7.6/10 · 32 okunma
310 syf.
8/10 puan verdi
·
97 günde okudu
Sivas Kongresi
Sivas KongresiMahmut Goloğlu
7.7/10 · 45 okunma
Dahiliye Nâzırı Damat Şerif Paşa, Sivas valiliğine yaptığı bir tebliğ ile, gazetelerde “Kahrolsun işgal!” tarzında yazılar çıkmasının hükümet siyasetine aykırı olduğunu bildirdi. Konunun özü şu idi: İngilizlerin Samsun ve Merzifon’u boşaltmaları üzerine Sivaslılar 4–5 Ekim gecesi şehirde büyük bir fener alayı yapmışlar ve “Kahrolsun işgal” diye bağırmışlardı. Milli mücadelecilerin sözcülüğünü yapan İrade-i Milliye gazetesi de bu olayı ve sözü aynen yayımlamıştı. İşte, dahiliye nazırı buna değiniyordu. Mustafa Kemal Paşa, 13 Ekim’de, durumdan Cemal Paşa’yı haberdar ederek, vatanın bir parçasının boşaltılması üzerine milletin bu şekilde hattâ daha da coşkunlukla duygularını ortaya koymasının tabii olduğunu, hükümetin de işgalleri protesto etmesi gerektiği halde Dahiliye Nazırının bu gösterileri hükümetin siyasetine aykırı bulmasının anlaşılamadığını bildirdi ve hükümetin siyasetinde henüz bilinmeyen taraflar varsa aydınlatılmasını rica etti. Cemal Paşa verdiği cevapta, hükümet siyasetinin Heyet-i Temsiliye tarafından bilinmeyen hiçbir yönü bulunmadığını, haksız ve lüzumsuz işgallere karşı resmi ve gayri resmi teşebbüslerde bulunulduğunu, milletin duygularını açıklamasının hükümet açısından olumlu ve destekleyici olduğunu ve fakat Barış Konferansı’nda yabancıların dostluğuna da muhtaç olduğumuzdan ihtiyatlı hareketle onları darıltmamak gerektiğini açıkladı. (Nutuk: 236, Vesika: 153, 154)
Sayfa 194 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
General Harbord, yemekten sonra, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti mensupları ile görüştü, halkla temas etti. Erzurum’da Ermenilerin mi, Türklerin mi daha çok olduğunu sordu. Herkes bir başka yönden buranın bir Türk ülkesi olduğunu anlatmaya çalışırken Belediye Başkanı Zâkir Bey birden söze karıştı, bir pencereden uzaklarda görünen bütün büyük mezarlıkları göstererek bunların Türklere ait olduğunu, duvarla çevrili ufak bir mezarlığın da Ermenilere ait bulunduğunu söyledi ve “Şimdi anladınız mı?..” diye sordu, “Ermeniler ölülerini yemediler ya... Erzurum, dirisi ile, ölüsü ile Türktür!” dedi. General Harbord birkaç gün sonra Erzurum’dan ayrılacak ve ABD Senatosu’na verdiği raporunda, “Karadeniz’den İran’a kadar uzanan Türk topraklarını gezdik. Fakat Ermeni iddialarını doğrulayacak hiçbir şey bulamadık. ... Milliyetçi hareketin amacı Türklüğün şerefini kurtarmaktır” diyecektir.
Sayfa 174 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
General Harbord – Bazı kişilerin intihar ettiklerini biliyoruz, şimdi de bir milletin intiharına mı şahit olacağız? Mustafa Kemal Paşa – İçinde bulunduğumuz durumda yapmak istediğimiz şey ne askerlik açısından, ne de başka bir açıdan izah edilemez. Fakat, her şeye rağmen, yurdumuzu kurtarmak, özgür ve uygar bir Türk Devleti kurmak, insanca yaşayabilmek için bunu yapacağız. General Harbord – Başaramazsanız ne olacak? Mustafa Kemal Paşa – Şerefsiz bir ölüme katlanmaktansa dövüşerek ölmeyi tercih edeceğiz. General Harbord – Sizin durumunuzda olsaydık biz de aynı şeyi yapardık. (Nutuk: 172; L. Kinross, Atatürk: 297)
Sayfa 173 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Kastamonulular, Şeyh Ziyaeddin Efendi (başkan), eski mebuslardan Hoca Şükrü Efendi (ikinci başkan), Fazlıoğlu Besim, Yusuf Ziya, Hacı Mümin, Yavukçuoğlu Ahmet, Akdoğanlıoğlu Mehmet Ali, Dr. Ali, Üsteğmen Şevket ve Remzi Efendilerin yöneticiliğinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Kastamonu şubesini kurdukları gibi milli mücadele yolunda yeni ve çok önemli bir hamle daha yaparak Mevlevi şeyhi Âmil Çelebi’nin eşinin başkanlığında Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti’ni de kurdular ve Heyet-i Temsiliye’nin çektiği para sıkıntısına yardımcı olmakta büyük başarı gösterdiler. Cide ilçesi gönderdiği 52 lira ile ilk yardımda bulunma şerefini ve Mustafa Kemal Paşa’nın da teşekkür ve takdirlerini kazandı.
Sayfa 165 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
1.250 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.