Gece
Ne büyük dehşet kendini tanımak! Kaçışı olmadan, durmadan çalışmak, Ebediyetin içinde devinen Varlığın merhametine kalmak! Bu nasıl kara, zor bir bulmaca Amaçlar ve çözümler gizleniyor, Birileri titrerken aşağıda, Yukarda birileri düş görüyor. Victor Hugo ( 1802 - 1885 )
Yalnızlığı sevenler için gün doğarken gezinmek gece gezinmek gibidir, bu gece gezintisine doğanın neşesi de eşlik eder. Issız yollarda kuşlar ötüşür.
Reklam
Karşısına çıkan bu aşk aslında içinde bulunduğu ruh haline çok uygun düşüyordu. Mesafeli bir hayranlığı, sessizce hayallere dalmayı, bir yabancının tanrılaştırılmasını bir arada yaşıyordu. Bu bir ergenin bir ergeni fark edişi, romana dönüşen gece düşlerinin düş olarak kalması, nihayet arzulanan ama ete kemiğe bürünse de henüz ne ismi, ne hatası, ne isteği, ne suçu olan hayaletin belirmesi, kısacası uzak ve ideal aşk, cisim kazanmış bir hayaldi.
❝ Söylesem ah söyleyebilsem derdimi Mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi göreceksin seninle dolu Desem, diyebilsem ki seviyorum seni Çılgınca aşığım sana Ama demem, diyemem Çünkü aramızda dağlar, denizler ve benim o kahrolası gururum var Bu böyle sürüp gidecek... Sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, Öğrenmeyeceksin... Ben her gece yıldızlara Seni sevdiğimi söyleyeceğim Sana asla... Çünkü aramızda dağlar denizler ve benim o kahrolası gururum var... ❞
Bir gün tesadüfen aynasına bakan Cosette içinden "Şuraya bak!" dedi. Kendini neredeyse güzel bulmuştu. Bu düşünce kafasını garip bir şekilde karıştırdı. O ana kadar yüzünü, bedenini hiç aklına getirmemişti. Kendine aynada bakıyordu, ama kendini görmüyordu. Üstelik ona sıklıkla çirkin olduğu söylenmişti; sadece Jean Valjean tatlı bir ifadeyle "Yok canım!" diyordu. Ne olursa olsun, her zaman çirkin olduğuna inanan Cosette çocukluğun kolay boyun eğişi içinde bu düşünceyle büyümüştü. İşte şimdi de aynası ona Jean Valjean gibi "Yok canım!" diyordu. Gece uyuyamadı.
Varlıklar ve şeyler arasında mucizevi ilişkiler vardır; bu tükenmez birliktelikte güneşten çiçek bitine kadar hiçbir şey hor görülemez; her şey bir başka şeye ihtiyaç duyar. Işık dünyevi kokuları gökyüzüne taşırken ne yaptığını bilir; gece yıldızların özünü uykudaki çiçeklere dağıtır. Uçan tüm kuşların ayakları bir iple sonsuzluğa bağlıdır. Filizlenme bir meteorun parçalanmasına, yumurtayı kıran kırlangıcın gaga darbelerine karışır, bir yer solucanın doğumuyla Sokrates'in gelişini birlikte yönetir. Teleskobun işlevini yitirdiği yerde devreye mikroskop girer. Hangisinin görüş alanı daha geniştir? Siz karar verin.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.